37. Bölüm

1.5K 140 81
                                    


Gözleri uykunun vermiş olduğu ağırlığa inat garip bir açıklıkla merdivenleri üçer-beşer iniyorlardı. Bora her ne kadar 'şimdilik gelmeyeyim ailece vakit geçirin' dese de babasının 'yalnız gelme' sözünün üstüne söz söylenmeyeceğini bildirmişti Boraya. Alelacele giydikleri üstlerini kontrol etmeden hızla yurdun çıkışına ilerliyorlardı. Yağan yağmur ikiliyi beş metrelik, arabaya yetişme, mesafesinde bile sırılsıklam hale getirmişti.

Babası yurdun önünde bekliyordu oğullarını. Kendileri yurda giremedikleri için arabayla yurdun önünden alıp otele geçeceklerdi gün iyice ışıyana kadar. Sabah ezanı yavaş yavaş tüm sokaklarda duyulurken ikili arka koltuklara kendilerini bıraktılar üzerlerinden sular akarken. Hakan arabaya biner binmez hemen ön koltukta oturan annesine yönelip imkanın el verdiği kadar öpmeye çalıştı. Özlemişti. Babasına da kısa bir sarılıp geri çekildi yüzünde silinmeyen bir gülümsemeyle.

Bora, esmerin mutlu halini izliyordu imrenerek. Garip şekilde yabancı hissetmemişti bu ortamda. Gülümseyerek izliyordu hemen yanındaki esmerin heyecanlı, mutlu hallerini. "Gel seni de öpeceğim" diyiverdi Özlem hanım samimi bir anne edasıyla. Bora zaten iki büklüm oturduğu arka koltukta saygıyla kadına doğru hareketlendi. Önce ellerini öpmek istese de kadın iki yanağından nahif şekilde öpüp çekilmişti. Kalbi çarpıyordu Boranın. Yanaklarından bir anne öpmüştü az önce, anne şefkatiyle. Şaşkın gülümsemesini yutup Ilhan beye yöneldi. O, hanımının yaptığını yapmayıp elini öptürmüştü. Bora elini öperken, babası da saclarına minik bir öpücük bırakıp çekilmişti. Otoritesi belliydi adamın.

Hakan kumralının ıslanan saçlarına elini atıp su damlalarını savurdu rahat bir tavırla. Bora olduğu yerde gerginlikle kıvranırken Hakanın gözü dikiz aynasına takıldı. Babasının bayık bakışlarını görmesiyle boğazını temizleyip kendi tarafındaki cama yapışıp dışarıyı izlemesi bir oldu.

"Sür hadi ilhan. Şuraya kusacağım artık" diye huysuzlandı özlem hanım. Normalde yol midesini bulandırmazdı ama bu kez ici dışına çıkmıştı. "Ne oldu anne?" Diye yan taraftan eğilip sordu hakan, babasının bakışlarından kaçmak için kapı tarafından yanaşmıştı annesine. "Yol tuttu" diye kısa açıklama yapıp gözünü kapadı kadın.
Hakan geri çekilip çatık kaşlarla baktı etrafa. Normalde annesi etkilenmezdi demek midesini üşütmüştü deyip üzerinde çok durmadı.

Yolu Bora, Ilhan beye gösteriyordu. Bunu ilhan bey istemişti özellikle. Sebebini ikili anlamamıştı. Gençler sessizce kabullenince Borayı navigasyon niyetine kullandı adam otele varana dek. Vardıklarında özlem hanımın yüzünden de belliydi pek iyi olmadığı, giriş işlemlerini yaptıkları gibi odaya geçti kadın. Biraz uyumak iyi gelecekti. Onların valizlerini Hakan odaya taşıyordu yine babasının isteği üzerine. Kendi de borayla bilikte lobi de oturmuş dinleniyordu. Daha doğrusu sadece boraya dik dik bakmakla meşguldü. Çok belliydi Hakanın babası olduğu. Yüz ifadesi ve sima yapıları birebir aynı olmasaydı bile Bora iki adamın kesinlikle ayni geni taşıdığını anlardı.

Özlem hanım giderken eşine, 'çocuklarla uğraşma' demişse bile şu an ilhan bey hatırlamıyordu bu uyarıyı. "Sabahçı kahvesi falan var mı buralarda?" Diye sordu düz bir sesle. Sevecen bir çocuk diye düşündü ama asıl garip gelen bu ılımlı sakin çocuğun nasıl oğluna gönül verdigiydi. Bu kısmı biraz muallakta kalıyordu. Hadi gönül verdi ne diye aynı yatakta uyuyorlardı. Işte bu kısımda da canı sıkılıyordu.

"Var, hemen iki sokak aşağıda" dediği an omzunun üzerinde esmerin elini hissetti. Uyarır gibi sıkıyordu. Gözünü babadan çekip esmere baktığında gözüyle bir şeyleri anlatmaya çalışıyordu.

"Hmm demek biliyorsun kahvehaneleri. Çok uğramışlığın var demek!" Diye sakin sakin söylendi adam. "Kağıt, pişpirik, batak bilir misin?" Diye sordu bu kez.

61. DAKİKAWhere stories live. Discover now