31. Bölüm

1.7K 143 76
                                    

Medya: Perdenin Ardındakiler-Her gece

Bir kaç gündür kendi kendini yiyip bitirmekle meşgul olan Bora şimdide telefondan nadide bir mekan seçmeye çalışıyordu. "Bu nasıl gidelim mi bir kaç gün tatil de yaparız?" Diye telefondaki küçük, orman içinde gizli butik otel tarzı bir mekan gösterdi esmerine.

Hakan devamlı süregelen Boranın bu garip halinden bıkmış olmalıydı ki sitemle ofladı "yavrum, bitanem, ömrümün törpüsü.." diye sıraladı önce hitaplarını. Boranın ilgisini çekince devam etti "burası bizi aşar, ne sende ne de bende bu kadar para yok.." daha devam edecekken "ben hallederim paraya takılma gitmek istiyor musun istemiyor musun?" Diye diretti Bora.

Hakan, kumralın kendisini sıkboğaz ettiğini nasıl incitmeden söyleyebilirdi diye düşündü. Bir kaç gündür adım attığı her yeri sorguluyor, yanından ayrılmıyor her işi birlikte halletmeye çalışıyordu. Elbetteki esmerin bunlarla bir derdi yoktu ama normal Bora bu değildi. Biliyordu.

"Isterim elbet neden istemeyeyim. Ama şimdi değil sonraları belki" diye çocuk avutur gibi konuştu.

"Sonraları.. sonra olur mu? Gideriz değil mi?" Diye tekrarladı. Hakan bıkkın bir gülümseme sunup onayladı. Işıkların sönmesiyle sinema salonu sessizliğe bürününce Bora da elindeki telefonu kapatıp cebine bıraktı. Elini Esmerin eline sarıp filmin başlamasını bekledi.

İzledikleri film pek sarmayınca yarıda bırakıp çıkmışlardı esmerin isteğiyle. Boranın film umrunda değildi zaten. "Sen izlemek istiyor muydun?" Diye Sordu esmer.

Bora omuz silkip otomotik kapıdan çıktı "beğenmediysen önemli değil yurtta güzel bir şey izleriz."

Hakan telefona gelen mesajla sırıtıp tuşu kitletince Boranın düz bir bakışıyla karşılaştı "kimdi?" Ve evet, Boranın yeni huyu buydu. Hakanı her anlamda sıkıyordu. Bora şu zamana kadar asla esmerin özel alanına girmemişti şu bir kaç gün haricinde. Şimdilerde ise çalan her telefonu gelen her mesajı sorguluyordu. Kumralda bir şeyler değişmişti ama ne olduğunu anlamıyordu Hakan.

"Fatih, vicdan yapmamız için sömürü yapıyor" deyip gülümseyince Bora da gülümsedi. Beraber girdikleri bir dürümcüde bir şeyler yedikten sonra yurda geçtiler.

Fatih odalarında şekli güzel görünen bir pasta yiyordu. Hakan hızla ilerleyip masanın başına geldi "off bugün ki efsane duruyor" diye ağzının suyu aka aka konuşarak çatalladı.

"Yazık kıza artık uğraşma" diye söylenip montunu asıyordu Bora. "Ne yazığı la sarı, fink fink gezeceğine abisine pasta yapsın" deyip ağzını tekrar pastayla doldurdu Fatih. Şermini şartlı affetmişti. Abisine her akşam çeşitli pasta ya da yemeklerle kutsayacaktı. Şermin el mahkum tüm hamaratlığını gösteriyordu. Çünkü tadı kötü olunca kardeşini arayıp "abiyle barışmak istemiyorsun sanırım" deyip ufak tehditler savurmaktan çekinmiyordu Fatih.

Bora da gelip bir kaç çatal aldıktan sonra duşa girdi. Boranın ortamdan çıkmasıyla elindeki çatalı masaya gelişi güzel bırakıp ofladı Hakan.

Fatih, başkanına bakıp göz kırptı, 'hayırdır' dedi ifadesiyle. Hakan eliyle yüzünü sıvazladıktan sonra "bir şeyler oluyor ve ben anlamıyorum Fatih" dedi. Fatih onun devam etmesini bekledi. "Bora hasta olmuştu ya?" Diye sordu Hakan. Fatih "he" deyince devam etti "işte o günden beridir bir garip. Yani şikayet etmiyorum ama çok farklı. Kendi gibi değil."

"Ne yapıyor ki başkan." Diye sordu Fatih. Aklına gelen seçenek olmamasını umuyordu. Fatihin garip bakışından bir şeyler anlamış olmalıydı ki "Lan yok öyle değil, ne bileyim her anımı sorguluyor her adımda nereye diye soruyor. Bugün okula gidecektim biliyorsun rektöre çıkacaktım. Ona bile bende geleyim birlikte gidelim dedi. Düşün."

61. DAKİKAWhere stories live. Discover now