14. Bölüm

2.2K 147 65
                                    

Yurttan bir hışımla çıkınca önce fark etmese de yürüdükçe vücuduna dolanan soguklukla ince bir küfür daha mırıldandı. Kanından gittikçe cekilen öfke yerini keskin soğuğa bırakınca daha hızlı adımladı yokuş yukarı. Telefonu eline alıp Rüyayı aradı. Uzunca bir çalıştan sonra açıldı telefon.

"Rüyam eşyalarını topla, Bilale gideceğiz."

"Borabi" deyip kesti diyeceği cümleyi. Kısa bir sessizlikten sonra tekrar konuştu genç kız "tamam 10 dakikaya hazır olurum" sesi buruk gelmişti. Belliki buraya alışmıştı. Kızlarla iyi anlaşıyordu ama Fatihin kirasını ve giderlerini karşıladığı bir evde kardeşini yaşatmaya niyeti yoktu.

Binanin önüne geldiğinde soğuktan olsa gerek kapının dibinde durup duvarın en köşesine gidip beklemeye başladı. Yerinde zıplayacaktı biraz daha üşürse. Çalan telefonuna bakınca arayanın Şermin olduğunu gördü.

"Efendim Şermin"

Bir kaç hışırtıdan sonra konuştu Şermin "Bora, Rüyayı neden götürüyorsun."

"Bence ikimiz de biliyoruz. Burada kalması doğru değil.

"Neredesin, eğer buradaysan geleyim yüzyüze konuşalım." Diye öneri sundu genç kız. Bora onaylayınca üzerine üşümemek için uzun şişme montunu alıp dikkatsiz bit şekilde örttüğü başörtüsünü de düzeltip indi binanın önüne.

Boranın yanına gelince çatılı kaslarıyla bakmaktan geri durmadı. "Bak durumun ne kadarını nasılını biliyorsun, bilmiyorum ama hiç bir gerekçe Rüyanın buradan gitmesini gerektirmiyor Bora." Sözleri yumuşak ama ifadesi sertti.

"Sıkıntı yok Şermin, zaten konunun senle bir ilgisi de yok. Bugüne kadar kol kanat oldun, abla oldunuz ona eyvallah bundan sonra burada kalması doğru değil." Üşüyen bedenini sağa sola yalpalarken konuşuyordu. Sinirli ifadesini Sermine göstermemek için konuşurken bile yüzüne bakmayıp karanlık boş sokakta gezdiriyordu gözlerini.

"Bora, eğer abimin bir daha onu rahatsız edeceğinden şüpheleniyorsan öyle bir şey asla olmaz bana güven. O benim abim. O bir kız abisi. Bana birinin yapmasını istemediği şeyi kimseye yapmaz. Dört dörtlük biri demiyorum ama bu konu da bir daha asla Rüyanın karşısına çıkmaz. Zaten hislerinde ciddi olmasa çıldırmış gibi gelip kapıyı bile çalmazdı. Bak söz veriyorum bir daha karşılaşmayacaklar. Hatta abim gelirken beni arar sırf kapıyı yanlışlıkla Rüya açmasın diye. " Şermin, kumral gencin gözlerinin içine bakıyordu. Rüyayı gerçekten çok sevmişti. Az çok hayatini da öğrenmişti. Burada mutluydu keyifliydi ders çalışabiliyordu Şermin de onunla mutlu olabiliyordu. Ablalık ediyordu ve bu çok hoşuna gitmişti. Sadece o değil Nur da çok sevmişti Rüyayı.

"Rüya rahat edemez burada artık."

"Rüyayı bahane etme şimdi. Sen rahat etmiyorsun. O burada gayet rahat. Bak onun dünyası şu an aşırı gergin ve yorucu. Ders çalışırken bir ağlayıp bir gülüyor, sınavı kazanacağım diye gecesini gündüzüne katıyor. Inadın için kızın düzenini bozma." Şermin, boranın kırılan ifadesini görünce ikna kabiliyetine sinsi bir gülüş verip devam etti. "Abimle aranda ne yaşandı bilmiyorum ama bu ne benim senle olan arkadaşlığımı ne de Rüyanın bu evde kalışını etkiler. Senle onun mağara insanı gibi davranışınıza bizi katmayın" deyip kıkırdadı. Onun son cümlesiyle Bora da yarım ağız gülümsedi. Bora derin bir oflayınca yüzünü gökyüzüne çevirdi.

Bazen Tıp fakültesini bıraktığına pişman oluyordu. Kendi yuvasızdı ama şu an doktor olsaydı evi olabilirdi, kız kardeşine yuva olabilirdi. Çaresizliğinden nefret ediyordu. Şu an Şermine keskin bir yok çekememek daha da zoruna gidiyordu.

"Fatih onunla ne konuştu duydun mu"

Küçük gülümsemeyle kafa salladı şermin. Aslında bilinçli olarak dinlemek istemedi ama ev küçüktü ve Fatihin yüksek tonlu sesi her yerden duyuluyordu.

61. DAKİKAWhere stories live. Discover now