Special episode 3

Start from the beginning
                                    

Normal bir omeganın bu söylediklerim üzerine gülümsemesi, ya da ağlamaya devam ederek nazlıca inkar etmesi gerekirken Jimin'in sıradan bir omega olmadığını kaşlarını çatmasından belli oluyordu. Peşi sıra kafamın arkasına inen hafif tokat da bunun ispatıydı.

Ağlayan ruh hali anında yerinde yeller esercesine öfkeye şekillenmiş bir şekilde burnundan soludu ama ağlamaya da devam etti "Ben sana çirkinim demedim ki? Güzel olduğumu biliyorum. Ama düğmem kapanmıyor işte. Çok saçma, daha geçen ay almıştım bunu."

"Tamam, öğlen çıkar bir tane daha alırız. Hatta iki tane alırız. Bunun için ağlamana gerek yok."

Başını sağa doğru çevirip "Yok, boş ver almayalım. Ben eşofman giyerim." diyerek bana bakmaktan kaçınmasına kaşlarımı çattım. Sabah da böyle yapmıştı, bir şey konuşurken aniden çekingen bir tavra bürünüyordu.

Elimle çenesinden tutup bana bakmasını sağladım ve sordum "Neyin var senin?" bir şey demedi ama gözlerinin doluluğunu gördüm, kurdundan da biraz kırgın olduğu sinyallerini alırken tavrımı yumuşatarak yeniden ama bu sefer daha alçak bir tonla sordum "Neyin var bebeğim?"

Aşağıda parmaklarıyla oynadığını gördüğümde biraz da streslendiğini de fark etmiştim. Doktor son aylarda böyle şeylerin olacağından bahsetmişti ama bu stresi doğumla ilgili değildi. Tamamen farklı olduğunu yüzüme bakmamasından anlamıştım elbette, Jimin ne olursa olsun kırılmadığı sürece yüzüme bakmamazlık etmezdi.

"Bu sabah... Kızımızı öpmedin. Her sabah öpüp severdin ama yapmadın. Bana kız ama ona kızma."

Hayretler içerisinde ona bakakaldım. Bu kanıya dün alışverişe gittiğimizdeki tartışmamızdan sonra varmış olmalıydı, hatta yeni kıyafet almayı reddetmesi de bu yüzdendi herhalde ama her şey gayet normal görünüyordu. Neden böyle düşündüğünü gerçekten anlayamadım, bu yüzden de uzamış saçlarını alnından tutam tutam geriye çekerek dudağına bir öpücük kondurdum "Jimin, tuvalet öncesi eğitim için pembe sıçan flamingo oyuncağını sana gereksiz ve pahalı diye aldırmadığım için kızımızı neden öpmeyeyim? Ayrıca, sana kızmadım, bunun kızımızı öpmememle ilgisi yok. Öpmedim çünkü telefonum çaldı, sonra da bana zeytinli kekikli baget ekmek istediğini söylediğin için evden ayrıldım."

Omuzlarının silkip bir iç çekti, dudakları hala somurtkan bir vaziyette büzülmüştü. Dünyanın en güzel insanıydı, bu haliyle bile öyle güzeldi ki sonsuza kadar onu öpmek istememe sebep oluyordu.

Büzülmüş dudaklarına bir öpücük kondurdum, sonra bir tane daha ve bir tane daha. Taa ki, gözleri benimkileri bulup kısılıp gülene kadar. Üçüncüden sonra dayanamadı, kıkırdayarak eliyle yüzümü ittirdi, durmadım elbette, yüzünün her noktasını öptüm, oradan boynuna çenesine geçerek hiçbir yerini unutmadan devam ettim.

"Yoongi! Yoongi yeter, tamam." dedi kaçmaya çalışarak deli gibi ittirdi beni. İçime güneş gibi doğdu kıkırtıları, cidden, sabahtan beri kurduma hakim olan buhran duman gibi dağılmıştı.

"Kızımızı öpebilir miyim şimdi, hm?" derken elimle çenesini okşayıp tebessüm etmiş, başını salladığında da kocaman şişmiş karnını hafif hafif okşayarak koklarcasına öpüp geri çekilmiştim. Dudaklarım Jimin'in karnına yaslanmışken hissettiğim duyguların tarifini kelimelere sığdıramazdım. Artık büyüdüğü için kokusunu daha yoğun alabiliyordum, bir alfa için güçlü bir kokusu vardı ama biraz da rahatlatıyordu, bir kış günü içilen sıcak, aromalı bir şarap gibiydi. Hareketlerini bile hissedebiliyordum resmen, çok, çok güzeldi ve az kalmıştı kavuşmamıza.

Jimin, ben ikinci bir öpücüğü karnının sol yanına bırakırken elini saçlarımın arasına götürüp hafif hafif okşadı. Bakmasam bile dudaklarının kıvrıldığını kurdum sayesinde anladım. Hayatımdaki en iyi şey, Jimin ve kızımdan sonra, sahip olduğumuz birbirimizin mühürleriydi. Dediği gibi yemek yerden aldığı keyfi, uyurken gördüğü tatlı rüyaların yarattığı mutluluğu, sıcak bir duştan sonraki mayışıklığını, her bir ince detayı hissediyordum. Kızımızın ilk tekmesinde yanında olamamıştım ama, tarifi imkansız bir mutlulukla dolan kurdunu hissedip onu aramış, sevincine ortak olmuştum.

Counterclockwise | YoonminWhere stories live. Discover now