~28~

1.7K 147 309
                                    

"Yoongi telefonu versene! Ne yazdığına bakacağım sadece. Hadi ama!" Ellerim telefonu benden olabildiğince uzakta tutan çocuğun arkasına uzanmaya çalışırken Yoongi geri geri gidiyor beni de peşinden sürüklüyordu. "Sana mesajı yolladığımı söyledim ya. Yalan mı söyleyeceğim?"

"Nereden bilebilirim ki? Ver şu telefonu artık!" Söylediğim şey ile anlık duraklayan yeşil saçlı çocuk odağım telefondan yüzüne kayarken bana şaşkınca baktı. "Ne, bana güvenmiyor musun?"

Bakışlarına anlam veremezken ciddi olup olmadığını anlamak için bir süre bekledim fakat sessizliğinden oldukça ciddi olduğu aşikardı. Yutkunup neden beni birden ciddiye aldığını sorguladım içimden. Fakat bana hala soran bakışlarla bakarken gergin hissettiğim için bir cevap vermek zorundaydım. "Sana neden güveneyim ki?" dedim kaşlarımı hafifçe çatarken. Bakışlarının yerini şaşkınlık terk ederken ufak bir hayal kırıklığı gördüm gözlerinde. Veya gördüğümü sandım, bilemiyorum. Fakat bir dakika sonra gözlerini yere çevirip dudaklarını yaladı. Yutkunduğunda neler olduğunu anlamaya çalışıyordum fakat birden elindeki telefonu tartışmayı bırakarak bana uzattığında ona şaşkınlıkla baktım. Yüzüme bakmadan telefonu elime verdi ve "Al, kendin bak." diyerek arkasını dönüp çantasını sırtına iyice yerleştirerek yürümeye başladı. Arkasından bakarken elimdeki telefona kaydı bakışlarım. Mesaj kısmına girerek Jeongin'e yazmasını söylediğim mesajına baktım. Başta bunu bilerek değiştirip başka bir şey yazacağını düşündüğüm için bakmak istemiştim fakat Yoongi'nin tüm gıcıklığı üzerinde olduğundan beni okuldan çıkana kadar peşinde koşturmuştu. Şimdi söylediğim şey ile alınmış, trip atar gibi önden yürüyordu. Mesaja son kez göz attığımda iç çektim. "Bizi yakındaki parkta bekle. Yarım saate ordayız. Karakolda işimiz uzayabilir bu yüzden ailene haber versen iyi edersin. Paranı tekrar çaldırma."

Son cümleyi kendisi eklemişti fakat çoğunlukla doğruydu yazdıkları. Neden saklamaya çalıştığı konusunda hiçbir fikrim yokken önden giden bedenine baktım. Arkasından hızlıca yürüyerek yanına ulaşmaya çalışırken telefonu aldığımdan beri hafif titremeler olduğunu fark etmiştim fakat başta önemsemesem de, elimde sürekli olarak titreyen telefon dikkatimi çektiğinde kaşlarımı çatarak olduğum yerde durup neler olduğuna baktım. Bildirim panelindeki sayısı belirsiz mesaj istekleri, e-mail ve aramaları görünce şaşkınlıkla duraksadım. Belli ki Yoongi hala tripliydi. Arkasına hiç bakmadan yürüyordu fakat yavaşlığından da beni beklediğini anlıyordum. "Yoongi! Beklesene beni!" diye seslendim arkasından. Bunu duymamış gibi devam ederken yavaş adımlarla peşinden gittim.

Özel hayatı olduğu için içimdeki merakı bastırarak bildirim paneline bakmamaya çalışsam da peşinden giderken son bir titremeyle üstte gözüken mesajla  duraksadım tekrar. Kaşlarımı çatarak görünen yazıya bakarken yutkundum seslice. Gebermeyi hak ediyorsun aşağılık pislik!

Gözlerim mesajda takılı kalmışken numaranın kayıtlı dahi olmadığını fark ettim. Kilitlenmiş gibi dururken yerimde, elimden hızla çekilen telefonla kafamı kaldırdım. Yoongi telefonu alarak ekrana baktı sinirle. Kaşları çatıldı ve görebildiğim kadarıyla bildirimleri temizledikten sonra telefonu güç düğmesinden tamamen kapatarak bana baktı. Bana yüzündeki aynı sinirle bakarken nefeslerinin normalden daha hızlı olduğunu fark etmiştim. Tedirginlikle ona bakarken açıklama gereği duyduğum için "Ben-" diyordum ki sözümü kesti.

"Telefonuma bir daha dokunma."

Sessiz kalarak üzgün gözlerle baktım ona. O hala sinirli bir şekilde bana bakarken, "Gidelim." diyerek tekrar döndü yola. Ardından eskisinden de daha hızlı bir şekilde yürümeye başladı kaldırımda. Arkasından yürürken, hayır hayır, arkasından koşarken "Yoongi, yavaş ol biraz." diyordum biraz da çekinerek. Beni duymamış gibi yürümeye devam etti yine. İç çektim ve "Özür dilerim, dur artık!" diye bağırdım tekrar. Bunu da duymazdan geldi. Pes ederek adımlarımı olabildiğince hızlandırarak bacaklarımın ağrımasını göz ardı ettim ve yanına ulaştığımda orantılı bir hızla devam ettim yürümeye. Yüzünden görebildiğim tek şey kaşlarının hala çatık olmasıydı. Mesajı gördüğümü anlamıştı, bunun sinir üzerindeyken kızmak yerine sessiz kalıyordu şimdi. Üzüntüyle yere çevirdim gözlerimi.

•~|ʙᴜʟʟɪᴇs|~•Where stories live. Discover now