~21~

2K 164 238
                                    

"Ama, henüz erken."

"Sınavlarınız için çok geç oldu Jimin. Bir saat erken başlarsanız sorun olmaz."

Derin bir iç çektim. Kapıyı aralayarak önce annemin ardından yeşil saçlı çocuğun içeri girmesini ve ceketlerini çıkarmalarını izledim. Annemin ceketini asarken Yoongi hep giydiği o yeşil ceketi çıkarıp bana uzatmış, gözlerime dikkatlice bakmıştı. Ona kısa ve kaçamak bir bakış attıktan sonra salona geçmiştik.

"Yemek yemediysen eğer, bir şeyler hazırlayayım."

"Aslında acık-"

"Aç mısın Yoongi?"

Bana sorduğunu düşündüğüm sorunun Yoongi'ye yöneltilmesiyle şaşkınlıkla ağzımı aralamış, aynı şekilde bana bakan Yoongi'ye kafamı çevirmiştim. Ne? Kendi annem tarafından dışlanıyordum şu an!

"Ah, hayır ben bir şeyler yemiştim ama... Eğer Jimin yemediyse önce yemeğini yemeli. Sonra ders çalışabiliriz. Öyle değil mi?"

"Elbette haklısın! Jimin, aç mıydın?"

Annem bana baktığında az önce havalanmış kaşlarım yavaşça aşağı indi ve hevesimin kaçtığı bariz bir şekilde belli olan ses tonumla "Hayır ya, yedim ben bir şeyler." diyerek onun buna inanmasını izlemiştim. Yoongi anlamıştı ama bir şey demeden sessizce oturduğu koltukta geriye kaydı. Yanında siyah, muhtemelen içinde sadece bir iki kitap olan sırt çantası da vardı. Ne yani, gerçekten ders çalışmaya mı gelmişti?

"Pekala, o halde siz odaya geçin. Herhangi bir şey isterseniz bana seslenirsiniz."

İç çektim. Neden annemle geldiğini bilmesem bile, annemle geldiğinden beri buna mecbur olduğumun farkındaydım. Kaçış yoktu, kapıya kadar geldiyse o ders çalışılacaktı. Cidden hangi kafayla buraya gelmişti ki!?

Bana sorarcasına bakarken ayağa kalkan çocukla beraber ben de ayağa kalktığımda, beraber odama doğru yürümeye başlamıştık. Kendimi zorla hareket ettirilen bir oyuncak bebek gibi hissediyordum. Kendi kararları olmayan bir oyuncak bebek.

Odaya girip kapıyı kapattığımızda hala bir dakika ilerisinde ne olacağını kestirmekte zorlanıyordum çünkü aralarında iletişim olmayan ve kısa süre önce büyük bir kavgadan çıkan iki çocuğun nasıl bir sohbeti olabilirdi ki? Düşünmek bile beynimi yorarken şimdi blöf olduğunu sandığım haftasonunda, ciddiye almamama rağmen iki dakika sonra her derste kafasını tahta sıraya koyarak hiç umursadığı ders notlarının yerlerde olduğunu bilmesine rağmen bunu umursamayan bir numaralı çocukla ders çalışacaktım. Sizin haftasonunuz nasıl geçiyor?

Çantasını masamın önünde duran sandalyeye koyarak arkasına, bana döndüğünde sorarcasına bakıp "Şimdi ne yapacağız?" diye sormuştu. Keşke bilsem. "Keşke bilsem."

Omuz silkti. "Gelmemi istemeyeceğini düşündüm, ama beni aşağı inerken gördüğünde muhtemelen beni bekliyor olduğunu söyledi."

"O iyi bir yalancı." dedim. "Anneme çekmişim."

İç çekti. Bu durumdan hoşnut mu yoksa rahatsız mı olduğunu bilmiyordum. Namjoonlardan sonra annem ilk defa liseden bir arkadaşım olduğunu öğrendiği için bu şekilde davranıyor olmalıydı. Ama bu Yoongi'nin eğlenmesini mi, yoksa bunalmasını mı sağlıyor bilemezdim. Bilmemem daha iyiydi.

"O halde ders çalışsak iyi olacak. Odaya aniden girebilir." diyerek çantasını eline aldı ve fermuarı açıp içinden bir kitap çıkararak masaya koydu.

"Ne, ne zamandan beri yanında kitap taşıyorsun? Çantanda kitap dışında her şeyi bulabileceğimi düşünürdüm."

"Kitap taşıyorum. Sadece çıkarmaya gerek duymuyorum."

•~|ʙᴜʟʟɪᴇs|~•Where stories live. Discover now