~1~

9.1K 371 665
                                    

Jimin

"Lanet olsun, geç kaldım!" diye söylenerek koşar adım çıktım okulun merdivenlerini. Sınıfımız en üst kattaydı ve ben, ilk derse çoktan 10 dakika kadar gecikmiştim. Muhtemelen yok yazılmıştım ama bu sorun değildi. Dersi kaçırmak istemiyordum sadece. İlk merdivenlerin sonuna geldiğimde çoktan nefes nefese kalmıştım ve karşıma çıkan ayna ile duraksayıp dağılan saçlarıma baktım. Çok fazla vaktim olmadığı için onlarla hiç uğraşamamıştım ve, tanrım... Gerçekten kötü görünüyorlardı. Zaten iyi görünseler dâhi bir kusur bulacaktım belki de. Ama şu an gerçekten kötü haldelerdi ve bu zaten geç kalmamdan kaynaklanan mutsuz ruh halimi daha da çıkmaza sokuyordu. Ellerimle yapabildiğim kadar düzenlemeye çalıştım önce. Sonra fazladan bir dakikam bile olmadığını fark edince, koşar adım tekrar çıktım yukarı.

Koridora geldiğimde en azından içeri nefes nefese girip de dikkatleri daha fazla çekmemek adına soluklanmaya başladım. Nefesimi düzene soktuğumda bu sefer yavaş adımlarla sınıf kapısına ilerledim. Kapıyı üç kez tıklayıp içeriden onay gelmesini bekledim. "Gir!" sesini duyunca kapıyı açtım ve içeri girip tüm gözlerin üzerime döndüğü sınıfa baktım. Bayan Choi ise bana bakıyordu.

"Geç kaldığım için özür dilerim. Alarmım bozulmuştu da." diyerek açıklama yaptığımda bayan Choi "Pekala, yerine geçebilirsin ama seni yok yazdım Jimin." diyerek cevap verdi. Kafamı sallayıp hızlı adımlarla en önde bulunan sırama adımladım. Evet, ben Park Jimin. 11//G sınıfının zeki -ya da herkesin söylediği gibi 'inek' - öğrencisiyim.

Sınıfta en önde oturuyorum. Matematik ve diğer bütün derslerde iyiyim. Sınıf birincisiyim. Herkesin sebepsiz bir şekilde nefret ettiği, asosyal diye hitap edilen ve her hareketi göze batan o kişiyim. Neden böyle olduğumu bilmiyorum. Çok sorguladım, ama bu ben değilim. Liseye geçtikten sonra her şeyin bir kabusa döndüğünü fark ettim. Hayat kolaylaşmıştı ama yaşamak zordu benim için. Nedeni ise... Başarılı olmamdı sanırım?

Okulun ilk zamanlarında çok telaşlıydım. Çünkü hiçbir zaman kolay arkadaş edinebilen biri olmamıştım ben. Asosyaldim çoğunlukla, dediğim gibi. Ve insanların yanında nasıl davranmam gerektiği konusunda da oldukça fazla endişeleniyordum. Çünkü yeni gideceğim lise ortamında, insanların nasıl olduğunu, neler yaptığını henüz bilmiyordum. Bu yüzden çok fazla samimi de olamamıştım kimseyle.

Böylece derse vermiştim sanırım kendimi. En azından kafam dağılıyor diyerek her gün fazlasıyla çalışmaya başlamıştım. Aslında ders çalışmayı seven biri bile değilimdir ama, değdiğim gibi kafamı meşgul etmek, yalnız değil de meşgul görünmek istiyordum. Ve bu şekilde sınıf birincisi oluvermiştim.

Ama bu sandığım kadar iyi ilerlememişti. Çünkü artık, her derste iyi olmamı, notlarımı ve hocaların gözüne girmiş olmamı kıskanan, sırf bu yüzden de benden nefret eden çok fazla kişi olmuştu. Ve ben bunları tek başıma görmezden gelmeye çalışıyordum...

Bayan Choi'nin tahtaya yazdığı birkaç soruyu hızla defterime geçirirken yanımda oturan Minho'nun uyuyor olduğunu fark ettim. Aldırmadan önüme döndüm çünkü bunu hep yapardı. En önde oturuyordu ama o benim gibi fazla çalışan biri değildi. Sıradan bir hayatı vardı gördüğüm kadarıyla. Farklı sınıflardan arkadaşları, normal bir aile ortamı ve normal ders notları. Oldukça da iyi bir yüzü vardı. Yüz hatları keskindi. Güzeldi genel olarak. Umursamazdı.

Zilin sesiyle yerinde hareketlendi Minho. Sıradan kalkıp sınıftan çıktı. Sonra yavaş yavaş, herkes terk etmeye başladı sınıfı kendi arkadaşlarıyla. Ben ise yine sıramda yalnızdım. Şimdiki dersimiz boştu. Bir iç çekerek telefonumu aldım elime. Çünkü evet, okulda zeki ve sıkıcı biri olarak görülüyordum ama gerçek Jimin; eğlenceli, hayat dolu, enerjik ve kafa dengi biriydi. En yakın arkadaşlarımın yanında ben de kendimdim.

•~|ʙᴜʟʟɪᴇs|~•Where stories live. Discover now