18. BÖLÜM

14.6K 1.1K 229
                                    

KEYİFLE OKUYUN

OY VE YORUMLARINIZI BEKLİYORUM.

MEDYA: İlyas Yalçıntaş-Sadem

Yormadan sormadan seveceğim seni sadem

Gönlüme sarmadan ya buna var mı müsaaden?

Hiç durmadan yorulmadan

Seni bekleyeceğim zaten
Evime düşen bir kaç saç telin olmadan
Ya buna var mı müsaaden?

Seni bekleyeceğim zatenEvime düşen bir kaç saç telin olmadanYa buna var mı müsaaden?

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Ölüm kelimesi her insanda başka anlamlar ifade eder. Kimisi doğduğumuz gibi elbet bir gün öleceğiz diyerek anlamlandırır o dört harfli kelimeyi. Kimisi de yakınında tatmıştır o kelimenin en acı halini. Artık ölüm bedene bürünmüştür, toprağın altına koyduğu bir beden...

Ben de ölümü hep hastane ile anımsar, bağdaştırırdım. Soyut bir kavramı küçükken anlamak zor. Bir şeyle bağdaştırman gerekiyor mutlaka. İşte benim bağdaştırdığım şey de hastaneydi. Aslında hastane de değil, kokusu. Hastane kokusu. Böyle burnunun direğini sızlatan ilk başta duyumsamadığın ama saatler sonra üstüne sinen o koku...

Ellerimi, ellerine kenetlemiş doğru kelimeleri zihnimde ararken, burnuma o tanıdık sevmediğim hastane kokusu geldi sanki. Yüzümü buruşturmak istedim. Derin bir nefes aldım. Yusuf'un kokusu gelsin istedim burnuma.

"İyi misin?"

Kaç dakikadır susuyordum bilmiyordum. Onu endişelendirmiştim. Beceriksizce gülümsemeye çalıştım. Yutkundum.

"Annem ve babam benim olmam için çok dua etmişler. Olmamış çocukları. Tam beş yıl boyunca beni beklemişler."

Ellerimi okşadı. "Güzel şeyler beklemeye değerdir."

Dudaklarım kıvrıldı. Bu sefer sahici bir tebessümle baktım. Beklemeden konuşmaya devam ettim.

" İşte öyle bir beklemenin ardından ben dünyaya gelmişim. " iç çektim.

"Annem şey der hep. Sanki o güne kadar hiç bahar görmemiştim. Senle beraber gerçek bahara şahit oldum."

İç çekti benim gibi. "Haklı..."

Bir şey demedim. Hayranlıkla ona baktım birkaç saniye. "İşte ama her bahar bir kış geçiriyor. Kalbim delikmiş doğuştan."

Ellerimi tutuşu sıklaştı. Aptal değildi. Emindim şimdi o hafifçe kırışan alnı, aralanan dudakları zihnindeki tahminlerin dışa vurmuş haliydi. Gözlerimi Yusuf'tan çektim. Sehpanın üzerindeki yarım bıraktığım çayıma takıldı bakışlarım.

"Küçükken her şey zordu. Ama en çok oyun oynamak. Bilmiyordum bir şey. Tek bildiğim ensemdeki annem ve babam. Sürekli koşma derlerdi bana. Koşma Nazlı, koşma Nazlı..."

NAZLI SEVDAWhere stories live. Discover now