Esmerin gözü hiç bir şekilde kumrala değmiyordu ama inat etmiş gibi Bora ona dik dik bakmaktan geri kalmıyordu. Yanlarına gelen Fatih sınıftaki erkeklere konferansla ilgili birkaç şey söyledikten sonra gittiler. Bora esmerin ardından bakakaldı öylece. Esmeri hiç bu kadar sessiz görmemişti. Bazen hırıltılı nefes alışverişini dahi net duyan Kumral bu kez onun varlığından dahi şüphe etmişti. Sonraki saatler sıkıcı derslere girip çıkmayla bitmiş direkt yurda geçmişti Bora.

Yatağında uzanmış oyun oynarken çalan telefonu kulağına dayadı.

"Çabuk söyle Nur, oyundayım öldürecekler."

"Pfhh bırak şimdi oynu. Sana bir şey söyleyeceğiz. Senin rüyaya verdiğin kira parasını." Diye konuya girdi.

"Ee?" Dedi bora uzandığı yerden doğrulurken.

"Bak son kez söylüyoruz o paraya ihtiyacımız yok kirayı biz halletmiştik zaten. Sadece mutfak parasına ortak olsun yeterli diyoruz."

Bora derin bir nefes alıp "o parayı ben Rüyaya verdim. Gereken yere gerektiği kadar ödemiştir o ben karışmıyorum aranızdaki mesele o artık." Diye kestirip attı. Gerçekten karışmak istemiyordu Rüya nasıl rahat edecekse öyle yapsın istiyordu.

"Yani şimdi diyorum ki kira için o paraya ihtiyacımız yok ama rüya ısrarla veriyor. Son kez soruyorum eğer almayacaksanız başka yere gidecek paranız" dedi sesinde bariz belli olan yalancı bir tehditle.

Bora gülümseyip "o parayı rüya verdiyse sizindir. Ne yapıyorsanız yapın" deyip kapattı konuyu. Bir kaç konuşmadan sonra telefonu kapattı. Yemeğe gidip geldikten sonra okuduğu kitabın sonlarına doğru bir paragraf dikkatini çekince ufak birer yıldız bıraktı başıyla sonuna. Çok hoşuna gitmişti. Vaktin nasıl geçtiğini anlamamıştı ama saat gece on bire geliyordu ki odanın kapısı açıldı içeri hafif sendeleyen Hakan girdi. Kapının kapatma hızını ayarlayamayıp tuttuğu halde çarpmasına mani olmadığı için uzun uzun baktı kapıya. Bir anlam çıkaramayınca dönüp yatağına ilerledi. Kızarmış gözleri ve yaydığı anason kokusundan içtiğini anlamıştı kumral.

Hakan yatağının ucunda durmuş öylece izliyordu yatağını. Üzerindeki bilgisayara baktı uzun uzun. Sonra gözünü kısıp netlik alanı sağladıktan sonra bilgisayarını masaya bırakıp üzerindeki elbiseleri bile değiştirme gereği duymadan girdi yatağa. Girmesiyle hırıltılı ve düzenli nefes alışverişi bir olmuştu. Kapı tekrar açılınca Bora gelene baktı. Fatih de hafif sallanıyordu ama Hakandan daha iyi olduğu kesindi.

Fatih elinde kara bir cüzdanla içeri girdi. "Baskan cüzdanın bende kalmış" dediyse de başkanın uyuduğunu anlamasıyla cüzdanı masaya bırakıp döndü gerisin geri. Çıkmaz üzereyken geri dönüp boraya baktı.

"O gün için kusura bakma saçma davrandım. Bir an için ezik gibi hissedince şey oldu." Deyip elini ensesine atıp kaşımaya başladı. "Ruyadan özür diledim. Baskan bahsetti bi kaç şeyden. Sende kusura bakma kardeşine.." Deyip duraksadı. Ağzından çıkacak kelime bir tülü yolu bulup çıkamıyordu çünkü. En son çakırkeyif oluşundan cesaret alarak direkt sordu. "O senin kardeşin değil mi?" Öyle acizdi ki sorarken. Gözbebeği bile titriyordu. Zaten kafasının güzel oluşu daha da duygu hassaslığı verdiğinden Bora tek bir olumsuz cevap verse oturup ağlayabilirdi bile.

"Kardeşim ve tek ailem. Sende abisin anlarsın. Üzeni üzerim." Tek düze cevap vermişti bora.

"Yo yo.. üzmek..." Deyip kuracağı cümleyi toparlamayınca kendini boranın yatağının ucuna bıraktı. Iki büklüm oturup gözü hakanda takı kaldı. "Insan sevdiğini üzemez ki. Ben bilmiyordum bu duyguyu. He bak çok kızla çıktım. Ama yok abi ilk kez birinin adı bile beni uçuruyor."

61. DAKİKAWhere stories live. Discover now