41°

2.8K 239 50
                                    

Prenses kolyesiiiii ben de istiyoruuuuum *-*

Başımı yasladığım camdan ayrıp kapanmaya zorlayan göz kapaklarımı açmaya çalıştım. Esnerken gözlerimi ovuşturup kendime gelmeye uğraşıyordum ama baya mayışmıştım.

Üzerimdeki montu çıkartıp kenara koyduğumda Gökçe'nin de benden aşağı kalır yanı yoktu. Gerçi ne zamandır uyuyoruz hiç bilmiyordum ama Gökçe baya dağılmış duruyordu. Şayet şalı arap saçını andırıyordu.

Onun bu hâline gülümseyip diğerlerine baktım. Hatice teyze ve Fahriye teyze de uyuyordu. Biz arkadaydık, Hatice teyze, Gökçe ve ben. Fahriye teyze ve Anıl ise öndeydi ve Anıl baya yorgun duruyordu.

Kim bilir kaç saattir yoldaydık ve ben uyumuş olduğum halde yorgunken o nasıldı bilmiyordum.

"Uyandın mı? Terlemişsin, su vereyim mi?"

"Gerek yok, ben iyiyim ama sen yorgun duruyorsun?"

"Yola çıkalı dokuz saati devirdik. Boynum tutuldu sanırım."

"Çek kenara, ben devam ederim. Söylemesi ayıp baya iyi sürerim. Sen de arkada biraz dinlenirsin. Tehlikeli böyle kullanman."

Anıl dikiz aynasından bir kaç saniye bana bakıp en son kenara çektiğinde inip onunla yer değiştirdim. Yanımdan geçerken yüzündeki gülümsemeyle ben de gülümseyip koltuğa oturdum. Koltuğu kendime göre ayarladıktan sonra yola çıkmıştım.

Arkaya baktığımda Anıl'ın başını cama yaslayıp uyumaya çalıştığını görünce rahatladım. En azından biraz dinlenmesi iyiydi.

Tabi herkes uyuduğu için yol biraz sıkıcı geçiyordu. Kulaklık taksam diğer araçları duyamazdım, radyo diğerlerini uyamdırırdı. Bu yüzden benim için konuşmadan geçen, bu çok zor bir deneyimdi, bir yol olmuştu.

Üç saat sonra İstanbul'a varabildiğimide derin bir nefes aldım. Anıl hâlâ uyuyordu ama diğerleri uyanmıştı. Arabada baya sohbet dönmeye başladığı için artık o kadar da sıkılmıyordum. Tek merak ettiğim Anıl bu seslere nasıl uyanıyordu?

"Abimin uykusu derindir Işıl abla, gerçi evlendikten sonra anlarsın ama merak etmiş gibiydin."

"Ha?"

"Aynadan bakıyorsun ya meraklı meraklı, onu diyorum."

Gözlerimş hemen çekip yola odaklandığımda Gökçe yine benimle dalga geçmeye başlamıştı. Bu kız gerçekten görümcelik falan yapmak istiyordu galiba. Sağolsun hiç utanmadığım kadar utanıyordum.

"Bu arada daha ne kadar kaldı ya? Hani gelmiştik?"

"Önce benim eve gidelim yol yorgunuyuz, yarın annemlere geçeriz. On dakikadan az kaldı ama yakın."

Gökçe başını sallayıp bana doğru eğildiği yerden çekildiğinde arabada yine sesszilik olmuştu. Herkes yorulmuş olacak ki çıt çıkmıyordu. Ben de fırsattan istifade telefondan Halime ablayı aradım.

"Alo? Kız Işıl, nerede kaldınız? Yemekler soğuyacak, valla bunlara çok uğraştım ben ısıtırsak tadı olmaz."

"Bir sakin be abla, geldik. Şu AVM varya onun oradayız. Sen hazırla sofrayı gelir gelmez geçeriz sofraya. Ha bir de odaları ayarladın mı?"

"Ayarladım ayarladım. Sen de yani kşmse gelmez bize diye tutturdun az oda yaptırdın. Bak gör, ne oldu?"

"Aman abla yabancılar mı sanki, neyse ceza falan yemeyeyim şimdi. Biliyorsun ekmek aslanın ağzında, kapatıyorum."

Lavanta ✓Where stories live. Discover now