17°

3K 269 59
                                    

Şu kolyeye düşüyoruuuuuum *-* baya hem de ❤️

Büyüyordu... Gün be gün, an be an büyümeye devam ediyordu ve ben; hayatımda ilk defa bir şeyden bu kadar korkuyordum.

İçimde yeşermeye devam eden hisler beni korkutuyordu.

Son günler de Anıl ile daha fazla vakit geçiriyordum sanki. Yine gözlerimiz buluşmuyordu, ellerimiz birbirini bulmuyordu ama onun varlığını etrafımda hissetmek içimi anlamsız bir güvenle dolduruyordu.

Yine marketteydik. Ben ve o kasadaydı ve arada kesişen gözlerimizin verdiği heyecanı tarif bile edemezdim.

"Hanımefendi? Kaçtır bekliyorum, artık ücreti alsanız mı?"

Kasadaki görevimi Anıl'a bakmak olarak algılamış beynim parayı bana uzatmış müşteri ile kendine geldiğinde yarı mahcubiyetle parayı aldım. Kadın kasadan uzaklaşırken Anıl'ın alttan alttan güldüğünü görüp sırttım.

Bir baksa bana, görsem o gülümsemesini ama kendisi gözlerini önünden ayırmıyor. Yakında Anıl ve kasanın nikahını kıyarız. Gelecekte de pos cihazı çocukları olur.

Mutlu mesut ama sessiz bir hayatları olur ama paralı olurlar. Yine de benimle evlenmesi daha karlı, ben ona kasadan daha fazla para vaat edebilirim.

Çok daha fazla para...

Sohbet gününden sonra onunla evlenme düşüncesine bağlanmış olma ihtimalim vardı. Baya baya çocuklarımıza kadar düşünmeye başlamıştım.

Işıl Toprak olurdum ve bence mis gibi de olurdu. Anıl'ımın soyadı mis gibi olmayacak da paragöz dedelerimin soyadı mı olacaktı. Peh.

"Işıl Hanım! Bir bakar mısınız? Kasaya Cenk Bey bakar."

Gonca'nın seslenmesi üzerine kasadan Anıl'a üzgün bakışlar atarak uzaklaştım. Şu an beni Anıl'ın kapsama alanından uzaklaştırdığı için Gonca'ya kin besliyordum.

Kendisine bir iple nasıl kendine tahtalı köyde bir tatil günü ayarlayabileceğini zevkle gösterebilirdim.

Büyük bir zevkle.

Gonca elime paketleri doldurup depoya gitmem için verdiğinde ona boş gözlerle bakıyordum. Böyle götüremezdim herhalde.

"E, araba nerede? Sürersem daha kolay olur, böyle zor götürürüm."

"Maalesef tekerleklerden biri kırıldı Işıl ya, mecbur böyle halledeceğiz. Çok yok Allah'tan."

Oflayıp başımı sallayarak kutuları iyice kucakladım. Depoya kadar penguen gibi paytak adımlar atmıştım. Kutuları köşeye bir yere bırakıp geri döndüğünde etrafta Gonca yoktu.

Kaşlarımı çatıp bir kutulara bir Gonca'ya bakınmaya başlamıştım. Bir de beni bu kadar kutuyla tek başına bırakırsa akşama kadar buradan çıkamazdım.

"Işıl!"

"Ben de seni arıyordum, haydi gel de bitsin çabucak."

"Ya Işıl, abim aradı da benim çıkmam lazım. Cenk ile Anıl da kasada şimdi, seni tek bırakmak istemem ama acil bir durum."

İçimdeki Işıl yerlerde tepinip ben bu kadar kutuyu nasıl taşıyayım gerizekalı dese de dışımdan sadece başımı sallayıp kutulara dönmüştüm.

Lavanta ✓Where stories live. Discover now