5K 355 109
                                    

Takar mıyım?... Sanmam :/

Elimdeki fişi iyice inceleyip herhangi bir şey aradım onun hakkında ama sansürlemişlerdi.

A*** T*****, neydi bu şimdi?

Kafamdan adını tahmin etmeye çalışarak market arabasını eve doğru sürmeye başladım. Kendi kendime konuştuğum için yanımdan geçenler garipsese de umursamadım.

Herkes kendi kendine konuşuyordu sonuçta.

"Akın, Anıl, Arda, Ayaz, Ayza... Hımm, başka başka! Of ama ya aklıma gelmiyor işte. Neyse illaki bulurum seni yakışıklı. Işıl'dan kaçar mı hiç?"

Market arabsını ittire ittire güç bela yolu tamamladığımda ellerimi dizlerime koyup nefeslendim. Allah için market eve neden bu kadar uzaktı?

Söylene söylene poşetleri eve taşımaya başladığımda aldıklarıma kendim bile şaşırmıştım. Bir ev için daha doğrusu tek başına yaşayan biri için bunların hepsi gerekli miydi?

Poşetleri bitirebildiğimde yerleştirmeyi akşama bırakıp koltuğa yayıldım. O kadar yolu elimde market arabası ile geldiğim için iflahım kurmuştu zaten.

Tam göz kapaklarım sabah bölünen uykum, üstüne eklenen yorgunlukla beraber kapanacakken aklıma gelen market arabası ile ofladım.

"Hay Allah kahretmesin! Of, of çekilecek çilen varmış be Işıl."

Koltuktan sürüne sürüne kalkıp neredeyse ağlayadı ağlayacak bir ifadeyle market arabasını sürmeye başladım. En azından bu sefer dönüşte ağırlık taşımayacaktım.

Eh, biraz iyi şeyler de vardı canım.

Meydana girer girmez markete doğru koşturarak gidip açtığım kapıyla arabayı marketten içeri sürdüm. Arabayı yerine bırakırken yine kasada olan çocukla sırıtıp oraya ilerlemeye başladım.

O kadar yolu bir araba için gelmiş olmayayım ama değil mi?

Beni görse de umursamayıp önündeki kasada paralarla ilgilenmeye devam etti. Tabi ben de yerimden kıpırdamadan beklemeye devam ettim.

Markette bir kaç aileden başka müşteri olmamasının bu bekleme sürecime katkısı olduğu da inkar edilemez bir gerçekti.

"Selam!"

Kendime cesaret vererek konuşma girişiminde bulunduğumda bile beni kâle almamıştı. Halbuki ben bu girişimden epey ümitliydim.

"Şey ben fişimi almış mıydım? Fişler benim için çok önemli de."

"Üzgünüm ama hatırlamıyorum. Gün içinde bir sürü müşteri geliyor, kaybolmuş olabilir."

"Yaaa, neyse teşekkür ederim ama insan beni unutur mu hiç? Bence unutulacak bir tip değilim şimdi."

Ellerimle yüzümü gösterirken o yüzüme bir kez olsun bakmamıştı. Yüzündeki ifadenin değişmemesi  beni pek etkilemezken kasaya biraz daha yaklaştım.

"Senin tipin de pek unutulacak gibi değil mesela. Gördüğüm andan beri aklımdan çıkmadı biliyor musun?"

"La havle! İşin gücün yok mu senin? Yoksa bile artık başımda dikilme, sabrımın da bir sınırı var."

"Aslınd-"

Konuşmama fırsat vermeden yanımdan geçip marketin deposuna doğru gittiğinde dirseğimi kasaya koyup elimi yanağıma yaslayarak arkasından bakmaya başladım.

Lavanta ✓Where stories live. Discover now