13°

3.1K 257 47
                                    

Kolye mükemmel, ben içine muhtemelen 'bugün saçma sapan hareketler sergileme' yazardım ama olsun dkekkekele

"Işıl Hanım? Işıl Hanım! Işıl!"

"Biraz daha lütfen, daha beni öpecekti."

"Işıl ne diyorsun sen ya, kalk çabuk! Bak şimdi biri gelecek şikayet falan ederler, uyuma şurada."

Kolumun dürtüklenmesiyle ayıldığımda Gonca bana kızgınlıkla bakıyordu. Sanırım markette uyuyakalmam pek iyi olmamıştı.

"Şey, pardon ya."

Başımı kasadan kaldırıp etrafta müşteri falan var mı diye bakındığımda Gonca başını iki yana sallayarak uzaklamıştı. Önceleri markettekiler birbiriyle arkadaş sanıyordum ama öyle değilmiş.

En azından benimle arkadaş olmuyorlardı.

Kasadan kalkıp etrafta dolaşmaya başladığımda Anıl'ın yokluğuyla iç çektim. Muhtemelen hâlâ hastaydı, çorba götürmemin üzerinden iki gün geçmişti ve ben o günden beri onu görmemiştim.

Gökçe ile konuşsak da bir şeyleri anlar belki diye soramamıştım da. Kısaca evde kendi kendimi yiyip bitiriyordum. Anıl da zaten dışarı hiç çıkmıyordu bu son iki gündür. Bir ara çorba kasemi istemeye gitsem mi diye düşünsem de görgüsüzlük olacağını düşünüp vazgeçmiştim.

Market Anılsız baya çekilmezmiş.

"Işıl Hanım, kasaya lütfen!"

"İşil Hanim keseye litfen, bıktım ama ya Anıl olmadan bu markete katlanamıyorum. Özellikle çalışanlara."

Ağzımın içinden söylenip kasaya geçtiğim sıra Anıl'ın bir an önce iyileşip işinin başına geçmesini umuyordum.

Uyuşukla televizyon izlediğim koltukta bir süre daha yatmaya devam edersem bu koltuk artık namusum olmaya doğru yol alacaktı.

Kanepe çocuklarım olsun istemediğime göre kalksam iyi olacak.

Uyuşuk adımlarla mutfağa gidip kendime bir kahve yaptığımda telefonum çalmaya başlamıştı. Kupamı elime alıp salona doğru giderken bir yandan da telefonu açmıştım.

"Selamünaleyküm Işıl abla! Koş bize gel çabuk, haydi. Bak bekliyorum, çabuk ol."

"Tamam da niye ki?"

Gökçe oflayıp haydi diyerek telefonu kapattığında elimdeki kapanan telefona bir süre boş bakışlar atmıştım. Bu kıza bu kadar çabuk alışmamın sebebi aynı benim gibi olmasıydı galiba.

Tuhaf.

Üzerimdeki Micky Mouse eşofman takımını değiştirmeye gerek duymadan elimdeki kahveyle beraber evden çıktım. Sonuçta hemen çapraz eve gidiyordum.

"Işıl? Nereye kızım böyle?"

Arkamdan seslenen Hatice teyze ile gülümseyip arkama döndüm. Hatice teyze elindeki küçük tencereyle beraber bana bakıyordu.

"Gökçe çağırdı da Hatice teyze, onun yanına gidiyorum. Sen nereye böyle tencereyle?"

"Bizim Fahriye'nin oğlan, Anıl hastalandı da ona götürüyorum kızım. İçsin sıcak sıcak. E madem sen de oraya gidiyorsun beraber gidelim, gel haydi."

Lavanta ✓जहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें