Eliyle şakağını kaşıdı. "Buranın güvenli olduğunu zannetmiyorum. Abimin, biyolojik babanın, evinde kalmak istemiyorsun fakat benim evimde kalabilirsin. Güvende olmanı istiyoruz. Kimse seni rahatsız etmeyecek. Otel gibi düşünebilirsin. Gerçekten sadece güvenliğini istiyoruz." diye mırıldandı nazik bir ifadeyle. Tehditçi de şöyle nazik biri olsaydı keşke.

"Peki size nasıl güvenmemi bekliyorsunuz?" Dedim sert bir sesle. Bana bir şey yapmayacaklarını nereden bilebilirdim?

Omuzlarını indirip kaldırdı. "Amcanım." Benim dayım şerefsizin teki, amcamın ne olduğunu nereden bilecektim?

Kendini amcam olarak tanıtan adam açıklamaya yapmaya başlarken gözüm uzaktaki siyah minibüse takıldı. Korkut abim, eğer böyle bir durumla karşılaşırsam başka bir araç olup olmadığımı kontrol etmemi istemişti.

Başımı eğdim ve yandan diğer tarafa baktım. Gördüğüm aynı modelde, aynı renkte arabayla göğsüm hızla inip kalkarken, "Tamam." Dedim. "Geliyorum. Burada bekleyebilir misiniz?"

Amca beni bu kadar kolay ikna ettiğine şaşırmıştı. Onu boşverip odama çıktım. Abimin odasının kapalı olup olmadığını kontrol ettim. Güvenlik kameralarını kayıt için açtım.

Okul çantamı ve kıyafetlerimi elime aldım. Evden çıktım. Kapıyı üç kez kilitledim. Amcanın arabasının önünde durduğumda nefesimi verdim.

"Arabayı ben sürersem gelirim." Amcanın gözleri büyürken başını olumsuz anlamda salladı. Yüzüme tatlı sayılabilecek bir gülümse kondurarak elinden anahtarı aldım.

"Merak etmeyin araba kullanmayı 12 yaşımdan beri biliyorum." Sürücü koltuğuna oturdum, emniyet kemerini taktım.

"Bunun iyi bir fikir olduğuna emin değilim."

"Bence binin." Sert sesimle göz devirirken arabaya bindi. "Aynı Ares gibisin." diye söylendiğini duymuştum. Ares, biyolojik abilerin en büyüğü olan mıydı? İsimleri o kadar karmaşıktı ki aklımda kolayca tutamıyordum.

Arabayı çalıştırdım ve Şafak abimle bulduğumuz saçma yollardan gitmeye başladım. "Ehliyetin var değil mi?"

Güldüm. 18'ime daha girememiştim. Zaten girsem biyolojiklerde kalmazdım. "Hayır, yok."

O, emniyet kemerini tutarken arkamdaki aracın görüş açımdan çıkması için sürmeye devam ettim. "Bu yol nereye gidiyor?"

"Kestirme bir yol. Korkm-" Lafım silah sesiyle kesilirken gaza biraz daha bastım. Amca ise kafasını arkaya çevirmeye yeltenmişti ki kolunu tuttum.

"Arkanıza yaslanın. Dayımın adamları kafaya vurmayı sever." Şaşkınlıkla bana baktı. "Sen bunlara alışık mısın?"

Başımı belli belirsiz salladım. Aslında değildim. Beni lunaparka götürmek için çıktığımız yol dayımın adamlarıyla kesilmişti. İlk o zaman, 6 yaşındayken görmüştüm. Bende travma yarattığı için hatırlıyordum. Birçok kez bu konu hakkında kabus bile görmüştüm. Beni buna alışık olmaya zorlamışlardı. Hem de dayım zorla elime silah vererek! Abilerim yetiştiği için kılpayı kurtulmuştum. Gelmeselerdi ne olurdu düşünmek bile istemiyordum.

Amca, torpidoyu açıp tabanca çıkartırken gözümün önüne gelen anıları geri itmeye çalıştım. Sadece yola odaklannalıydım.

"Babanı arayıp hemen konumu haber ver. Çabuk ol." Bana uzattığı telefonu aldım. Gözlerimi yoldan ayırmamaya çalışarak biyolojik babayı aradım.

Kulaklarımda silah patlama sesleri yükselirken küçük yaşta yaşadıklarımı tekrar yaşamış gibi hissediyordum.

"Alo Haldun. Gelmedi değil mi o inatçı keçi? Kime çekmiş bu kız an-"

Kaybedilen ZamanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin