"Yonca bana kahvaltı hazırlıyordu.  mutfağı dağıtmış diye kızmaya başladı. Halbuki ne dağınıklık vardı ne de başka bir şey."

Bakışları ablama döndü sonra. "Kızım yetmedi mi ha bu kızdan hatalarının acısını çıkarman. Yetmedi mi? Ömrüm boyunca iyi insan olun diye didindim durdum. Gittin o gibi kötü kalpli oldun. Niye ha niye?"

Ablam elindeki bezi fırlattı öfkeyle. "Yeter artık bıktım hepinizden. Senin, sizin öğüt vermenizden yoruldum. Nefret ediyorum hepinizden..."

Son sözlerini söyleyerek tıpkı Yonca gibi salondan koşarak çıkıp giden ablama baktım. Arkasından gideceğim sırada kolumdan tutan babam ile adımımı atamamıştım.

"Bırak oğlum ne dersek diyelim anlamayacak. İyice dengesi gitti."

Yorgun adımlarla koltuğa oturan babama baktım. "Ne kadar böyle devam edecek baba. Diyorum iş bul çalış, ya da gez toz istediğin özgürlüğü tat. Ama ona da razı değil. Söylesene Yonca'nın psikolojisi ne olacak?"

Babam sakalını sıvazladı sıkıntıyla.

"Bir psikolojik destek falan mı alsa? Boşandıktan sonra toparlayamadı."

Babamın karşısındaki koltuğa oturdum. "Söyledim gel dedim. İçine atma gidelim anlat sıkıntılarını. Ama yok diyor. Zorla götüremem ki. Kendinin de istemesi lazım."

Babam gözlerini benden çekmeden derin bir soluk çekti içine.

"Bilmiyorum. Hırsı her zaman Yonca'ya.Kızın yaptığı her şey batıyor. Biliyorum çok pişman küçük yaşta evlendiği için. Ama yapma kızım dedim dinletemedim. Okumayacağım, evleneceğim dedi. Şimdi bu yükün altında eziliyor."

Başımı koltuğa yasladım kederle. Evimizde huzur kalmamıştı. Ablam gittikçe o kadına benziyordu. Onun gibi çocuklarından nefret ediyordu.

" Ben Yonca'ya bakayım. "

Yerimden doğrulup yorgun adımlarla salondan çıktım. Yonca'nın odasının önüne geldiğimde içeriden ses gelmiyordu. Kapıyı iki kere tıklattım. Ardından Yonca'nın ince cılız sesi doldu kulaklarıma.

Kapıyı aralayıp önce başımı uzattığımda yatağında oturmuş elindeki kitaba bakıyordu.

"Gelebilir miyim?"

Başımı kitabından kaldıran Yonca başını salladı belli belirsiz.Onayı ile beraber içeriye girdim. Yatağın bir köşesine oturduğumda Yonca'da bana bakıyordu. Sessizlik ile geçen birkaç saniyenin ardından hüzünlü sesi doldu kulaklarıma.

"Annem beni neden sevmiyor dayı?"

Sorduğu soru ile bedenim kızgın demirlerle dağlanıyormuş gibi bir acı hissettim. Bir çocuğun böyle düşünmesinin onun içinde yaşattığı yıkımları çok iyi biliyordum. Derin bir nefes aldım güç almak isteyerek. Ama bu bile işe yaramamıştı.

"Dayıcım annen seni seviyor. Ama annen hayata öfkeli. O yüzden böyle."

Küskünce omuz silkti. Eline uzandım. "Biliyorum üzülüyorsun. Ama bak inan bana annen seni seviyor. Ama annen sevgiyi göstermeyi bilmiyor. O acı çekiyor Yonca."

Yonca büyümüştü. Onu pembe masallar ile avutamazdım. O yüzden yüreğine en hafif ağırlık bırakacak şekilde olayı anlatmaya çalışıyordum.

" Bilmiyorum dayı. Onu anlıyorum benim yaşlarımda bana sahip olmuş. Gençliğini yaşayamamış. Gerçekten anlıyorum. Ama kalbimin kırılmasına engel olamıyorum dayı. Hiçbir mantıklı sebep bunu engelleyemiyor. Çok üzülüyorum. Annem en son bana ne zaman sarıldı hatırlamıyorum bile..."

NAZLI SEVDAWhere stories live. Discover now