Dolabından giyeceği pijamayla iç çamaşırını ayarlarken kapının açılmasıyla hareketleri anlık duraksama yaşadı Boranın. Hakan içeri adimlayıp yatağına oturdu. O ayakkabısını çıkarıp terliklerini giyerken bora havlusunu alıp dusa girdi. Kısa aldığı duştan çıkınca beline havluyu dolayıp kapının kulpunu tuttu. Odaya yarı çıplak gitmeye çekinmişti. Ne yapacağını, ne yapması gerektiğini düşünse de uzatmayıp her zamanki tavırlarını takınmayı düşündü. Her şey normalmiş gibi davranırsa, her şey normalmiş gibi olurdu. Gibiler fazla olsa da zamanla onlar da unutulur her şey normale dönerdi.

Içeri geçti, belindeki havluyu çıkarmadan iç çamaşırını giyindi göz ucuyla hakana baktı. Gördüğü şeyle gülümsedi Bora. Hakan kafasını eğmiş yataktan sarkıttığı ayaklarına bakıyordu. Yüzündeki ifadeyi silip hızla giyindi. Havlusunu çalışma masasının sandalyesine serip dolaptan saçını kurulamak için havlu aldı. Yatağına oturup havluyla ileri geri hareketlerle kurutmaya çalıştı. Birden Önüne gelen saç kurutma makinesine baktı ardından sahibine. Yüzüne o hakanın uyuz olduğu ifadeyi yerleştirip "makinani da al, siktir git hakan efendi" gözünü kapatıp havluyla kurutma işine devam etti Bora.

Birden kolundan tutulup çekilmesiyle dengesini kaybetse de Hakanın sıkı tutuşundan dolayı toparladı hemen. Hakan büyük bir kuvvet uygulayıp onu prize yakın çalışma masasının sandalyesine oturttu. Bora nin boşluğuna denk gelmeseydi bu hareketi yaparken hayli zorlanirdi ama Bora gafil avlanmisti.

Esmer, fişi prize takip makineyi uzattı boraya. "Kendin mi kurutursun, ben mi kurutayım" Boranın saçlarına dokunup kurutma fikri esmeri heyecanlandırsa da ondan izinsiz dokunmak istemiyordu. Izinsiz dokunabildiği tek an kavgalarıyken şu an dokunma hakkının olmayışı yine incitmişti kalbini.

Bora oturduğu yerden bıkkın bir ifadeyle kalkmaya yeltenince esmer, onu sert bir hamleyle yerine oturttu. Makineyi çalıştırıp kurutmaya başladı. Bora gözünü kapamadan izlemeye başladı karşısındaki esmeri. Bazen çocuk gibi masum, bazen de matadorunu alt etmeye çalışan bir boğa öfkesi taşıyordu yüzü. Şu an odaklandığı işle meşgulken dünyanın en huzurlu adamı oydu sanki. Yüzünde öyle bir dinginlik vardı. Bora düşüncelerinden sıyrılıp ittirdi ellerini. "Yeter, zaten iki gram saçım var" deyip ayaklandı. Fönun rüzgarı duştan çıkmış beyaz tenini daha da kızartmıştı.

"Biz seninle hiç anlaşamayacayız değil mi?" Bora düşünmeden konuşunca annesinin konuşma şekline kaydığını fark etmedi ilk an. Hakanın yüzündeki samimi gülümsemeyi görünce boğazını temizleyip devam etti "anlasamiyoruz oğlum hiç bir konuda anlaşamıyoruz." Son cümlesini biraz bıkkınlikla söylediyse de kızgınlık yoktu. Sakindi.

"Anlaşacağımız yol var aslında hatta yol çok güzel ama sen tali yolunu tercih ediyorsun." Hakan da sakindi. Hatta ondan beklenilmeyecek sakinlikdeydi.

Bora oflayıp yatağına geçince kapı dış kapı çalınmadan yavaşça açıldı. Içeri sessiz adımlarla süzülen fatih odadaki iki genci de şaşırtmıştı. Normalde Fatihin yeri göğü inleten sesiyle giriş yapması lazimken sessizlik eğreti durmuştu üzerinde. Elindeki içinde kek olan kabı çalışma masasına bıraktı "şermin yolladı ikiniz yiyecekmişsiniz" dedi büyük bir sakinlikle. Adımlarını hakanın yatağına çevirip oraya geçti. Oturup sırtını yatak başlığına yasladı. Bir süre odada garip bir sessizlik olunca odadaki iki genç istemsizce Fatihe bakıyorlardı. Halini çözmek için. Fatih boş gözlerle yatağı inceledikten sonra konustu "Hakan, galiba ben ilk görüşte aşka inanıyormuşum."

Fatihi ilk defa böyle gören hakan şaşırsa da yarim ağız gülümseyip arkadaşının tam önünde oturdu yatağa. "Kime lan, küçücük şehirde görmediğin kız mı varmış"

Fatih kaşlarını havalandırdı. Kendi de hayret ediyordu. Çapkın biri olmasa da sempatikliginin ekmeğini çok yemişti. Kızlar takılmayı teklif eder o da kabul ederdi. Hiç bir ilişkisi 39 günü geçmemiş olması elbetteki tesadüf değildi. Takıldığı kızlarda istediği sevgiyi, aradığı samimiyeti bulamayınca medeni bir şekilde uzaklasirdi. 40 gün birlikte geçirirse sevmediği kızla, alışkanlık yapar ayrılamam korkusuyla en uzun ilişkisi 39 gün sürerdi. "Varmış başkan, 40. Günümü gözlerine bakarak geçirmek istedim gördüğüm ilk an." Sesi masumdu. Kendi bile hala kendine inanamıyordu. Bir yabancıdan bahsediyor gibi konuşuyordu.

Bora onun bu hâlini sevimli bir gülüşle izledi. Destursuz, patavatsız, biraz huysuz, gürültülü, çekilmez biri olsa da âşık hali sevimli gelmişti gözüne.

"Vay be gider ayak belanı buldun demek, ee kimmiş hangi bölüm?" Hakan bir an önce kızı bulup aralarını yapmak istedi. Fatihin başına bela sarmak nedensizce heyecanlı geldi o an.

"Bilmiyorum ki" omuz silkip konuşunca keyfi kaçmıştı bile Fatihin "adini da, okulunu da hiç bir şey bilmiyom ki la" derin bir nefes verip kalktı yataktan "ben gidiyom başkan, biraz da kendi yatağımda belâmı bulayım" deyip çıktı odadan.

Bora elinde telefonu kendi yatağına gömülmüş biriyle mesajlasiyor, telefondan çıkan cılız sesli müziğe de ara ara eslik ediyordu.

"Kimle konuşuyorsun bu saatte" hakan, eskiden bahanelerle yaptığı isleri artık fütursuzca sergilemekten çekinmiyordu. Çekinecek bir durum yoktu ortada.

Bora ona kısa bir bakış atıp o, Hakan i çileden çıkaran sırıtmayı yüzüne yerleştirip döndü önüne. Yaptığı ise devam etti.

"Oğlum insani delirtme, cevap ver"

Bora yine umursamayınca hakan öfkelenmeye başladı yavastan. "Bora!"

"Ne var ne! Sana ne lan" deyip tekrar sırıttı. Hakanın öfkesini görünce daha da keyiflendi. "sinirlenmeyeceğim lan ne yaparsan yap sinirlenmeyeceğim." Yüzündeki gülümsemeyi goserip göz kırptı öfkeli esmere "şu yüzümde gördüğün gülümsemeyi var ya, hani her defasında seni çileden çıkaran bu gülümsemeyi silemeyeceksin"

"Gülümsemeni silmek istemiyorum ki zaten. Beni delirten gülmen değil. Benden başkasına gülmen"

Boranın ifadesi bir an ciddileşti, hemen kendini toparlayıp bozguna uğrayan düşüncelerini hizaya çekti. Tekrar alaylı ifadeyi yüzüne yerleştirip konuştu.

"Anla oğlum anla artık. Bizim hikayemiz bu değil lan, böyle değil. Bak bu hikayeyi ben gülerken beni yumruklayarak başlattın 3 yıldır bu sokuk durum böyle devam etti. Mezuniyetinden sonra siktir olup gideceğin gün ben yine ardından güleceğim ve sen yine çıldırıp beni yumruklayacaksin. Bu hikâye böyle bitecek anla." Yorganını düzeltip içine girince son cümlesiyle tamamladı söyleyeceklerini. "Ne eksik ne fazla. Böyle başlattın, böyle bitecek hakan efendi." 


Kontrol edemeden attım umarım çok ciddi yanlışlar yoktur. ♡

61. DAKİKADonde viven las historias. Descúbrelo ahora