25. Bölüm (FİNAL)

645 35 339
                                    

...

"Kimse bulamaz." Kürekle toprağa son birkaç vuruş yapıp küreğe yaslandı, bana baktı. Ellerimi önümde birleştirmiş, anlamsız bir çekingenlikle ona bakıyordum. Bu doğru değilmiş gibi geliyordu. Cesedi yerinden aldık, tamam. Bir depoya getirip yaktık, yangın çıkmadan söndürdük buna da tamam ancak ormanın ortasına gömmek... Aslında hiçbiri doğru gelmiyordu. Bir daha buraya gelmeyecektik çünkü, ve kimse bulamayacaktı burayı. Çürük, yanık bir beden olarak kalacaktı. Düşmanım dahi olsa, herkese açık kalbim vicdanımı zorluyordu.


Hadi ama, adam sevgilini öldürüyordu!

Kes sesini.

Haksız olunca hemen, "Kes sesini!" değil mi? Çok aptalsın.

Sensin aptal, ben iyi biriyim!

Ben de senin iç sesinim. Bu yaptığınız iyi bir şey değil ama senin ve sevgilinin yararına! Anla işte!

Defol git, hemen.

HOŞÇA KAL İYİLİK MELEĞİ!

***

"Pekâlâ, gidelim hadi." Doğrulup depoya doğru adımını attığı sırada iç çektim. Yavaş adımlarla takip etmeye başladım onu. Bir yandan montumun diğer cebinden telefonumu çıkarıyordum. Şehrin kalabalığına karışmadan, ormanın soğuğunda her şeyi halletmemiz gerekiyordu. Şehir bizim için tehlikeliydi, bizi istemiyorlardı. Şehrin her bir sokağı, her bir caddesi bizden nefret ediyordu. Bir zamanlar bize muhtaçken, bizden kopmak istemiyorlarken şu an resmen bizi ortalıktan kaldırmaya çalışıyorlardı.

Buraya gelebilmek için bile çok büyük bir çaba sarf etmiştik. Geceyi beklemek, şehre sessizlik çökmesini beklemek zorunda kalmıştık. Görülmemeye çalışmıştık. Ve lanet hayatı görüyor musunuz; sır kalması gereken kwamilerimiz, sır kalma sırası bize geçtiği için bize geliyorlardı. Yanlarında acil durum telefonu, dediğim her şeyi yaptılar ekranın diğer tarafından. Gelmeden hazırladığım çantamın içine mucize kutusunu koydular, dediğim önemli şeyleri aldılar.

Saat gece 1'e geliyordu. Diğerleri kutuda, Plagg ve Tikki kimseye gözükmeden çatıların arasından onlara tarif ettiğim yere, yanımıza geliyorlardı. Size anlatamayacağım kadar korkuyordum. Binlerce kötü olasılık dönüyordu beynimde. Ya yakalanırlarsa? Birileri onları görürse? Ya mucizeleri eksik getirirlerse? Ya Uğur Böceği ve Kara Kedi'nin kaçmaya çalıştığı öğrenirlerse?

Bazenleri her şeyi kafama taktığım gibi; bazen de her şeyi sorguluyordum, mesela şu an. Günler öncesinden, o lanet günden kurmuştum nereye, nasıl, neden gideceğimizi. Kafamda kolay şeylerdi bunlar. Ancak şimdi vaktimiz gelmişti ve ben, kesinlikle burayı bırakmak istemiyordum. Paris'te; aşkın şehrinde, Fransa'nın gözdesinde doğup büyümeyi kendime hep bir şans olarak görmüştüm. Ancak şansımla arama kara kediler giriyordu. Burayı bırakmak asla kolay değildi, olmayacaktı... Bunu anlamam ise geç olmuştu.

Yine de aşk, sizi aşkın şehrinden uzaklaştırabilecek kadar kudretliydi, hikayeden çıkarılabilecek ders buydu. Aşk, aslında bir engel değil, engelleri kaldıran bir güçtü. Aşk, doğru kişiye harcandığında ortaya çıkan bir şeydi, tecrübe gerekirdi. Çok güzel bir şeydi aslında. Sevdiğiniz kişi güzel olduğu için değil, sevdiğiniz kişiyi güzelleştirdiği için çok güzeldi. İnanın bana, bir taşı, bir duvarı, bir bitkiyi, bir kelebeği bile sevebiliyordu insan, bunu siz de bilirsiniz. Ve insan, sevdiğinde güzelleşirdi işin aslında. Ancak önemli olan sevmek değil, sevmeyi bilmekti...

İçimde Kaldı... | Miraculous ✓Where stories live. Discover now