19. Bölüm

452 41 192
                                    

Okumadan önce not: Medyada spoiler vaaar

[Marinette'in Anlatımıyla]

Size nasıl inandırayım, kendim için ağlamıyorum burada. Ne yapacağız, ne olacak diye ağlamıyorum. Ağlıyorum çünkü o kendini savunamaz. Ağlıyorum çünkü o tükendi. Ve yine ağlıyorum çünkü bu olanlar ona fazla... çok fazla...

İçeri giren polisi görünce tüylerim diken diken olmadı diyemem. Telefonum kaç kere çaldı, bakmadım. Bakamadım desem daha doğru aslında. Ne hastaneden kaçmış olmamız, ne de annemlerin beni ne kadar merak etmiş olmaları umrumda değildi. Sadece içimden tanrıya dua ediyorum onun için. Az önce isminin Betty olduğunu öğrendiğim bayan polis bana yardım etmese belki de ayakta duramayacaktım. Ancak şu an, şu kapının önünde bekliyorum ve o oradan çıkarılmadan gitmek gibi bir niyetim de yok.

Ben bekleyeli yarım saati geçerken artık çalan telefonuma tahammül edemeyip telefonumu bağladığım yo-yomu aldım elime. Annemden, Alexa'dan ve hastaneden onlarca cevapsız arama vardı... Donuk gözlerim beş saniye kadar ekranda gezince titreyen baş parmağımı uzattım annemin adına. Kulağıma götürdüm, anında açıldı. Ah hayır, annemi bu kadar korkutacağımı bilmiyordum...

"Marinette?! Neredesin! Telefonlara neden bakmıyorsun! Çok korktuk polise geliyorduk haberin var mı?!" Annemin korkuyla sorduğu bütün soruları öylece dinledim. Sonunda tekrar nerede olduğumu sorunca burnumu çekerek karşılık verdim.

"Anne... hani biz hastanedeydik ya, demiştim."

"Evet? N'olmuş arkadaşına bir şey mi olmuş!"

"Anne bir sakin..."

"Marinette sen ağlıyor musun? Ne oldu bebeğim konuşsana!"

"Anne... bugün babasına veda ettik..." Şu an karakolda olduğumuzu söyleyemezdim. Bu onu daha da meraklandırmak ve kimliklerimizle bizi daha çok tehlikeye atmaktan başka hiçbir işe yaramazdı. Aklıma gelen ilk bahaneyi sundum ben de.

"Ne?" Annemin sakinleşen korku dolu sesi yerini merhamet dolu acı bir sese bırakınca gözyaşlarımı daha fazla tutamadım.

"Ah, yavrum... çok üzüldü mü?" Annemin merhameti yüzümde buruk bir gülümseme oluştururken işin aslını bilse bu soruyu sormayacağına emindim.

"Anne... Onun annesi de yok." Annemin sorularına cevap vermeden söylediklerimin annemi bitirdiğine emindim. Sesim yerini titrek bir sese bırakırken annemin burnunu çekişi doldurmuştu kulağıma yasladığım yo-yomu. Annemin merhametini de en iyi ben bildiğim için birkaç saniye geçer geçmez beklediğim cevabı verdi.

"Marinette, onu yalnız bırakma. Kapatıyorum şimdi sen yanına git arkadaşının. Adı Agrican mıydı?"

"Adrien, anne." diyerek düzelttim onu.

"Adrien'a baş sağlığı dilediğimi de tamam mı? Benim için sarıl ona bir de." İnan sarılabilsem beş saniye durmam burada anne...

"Şimdi kapatıyorum, yanına git, bir ihtiyacı varsa söyle karşılarız. Elimizden geleni ardına koymayız canım." Sesi titriyor... Annemin anne yüreğine dayanmak çok zor, o an anladım.

"Üstüne bir şey al dışarısı soğuk. Kendine de dikkat et bebeğim, öptüm."

"Tamam anne, öptüm."

Yo-yomu kulağımdan indirir indirmez gözyaşlarına boğuldum. Dirseklerimi dizlerime dayayıp başım ellerimin arasına aldım. Parmaklarımı saçlarıma geçirip sakin kalmaya çalıştım ancak başarısız oldum. Sessizce ağlamaya çalışırken hıçkırıklarım bunu imkansız kılıyordu. İçeride ne olduğunu bilmiyordum, ama onun için güçlü olmam gerekti. O bu zamana kadar güçlüydü, güçlü olma sırası bendeydi. Ağlamak bana bir şey kazandırmıyor, biliyorum. Ancak elimden başka bir şey gelmiyor...

İçimde Kaldı... | Miraculous ✓Where stories live. Discover now