11. Bölüm

656 60 157
                                    

Adrien'in Anlatımıyla

...

Kendimi yüzüstü yatağa bırakıp sargılı ellerimle yastığıma sarılmışken, babamın uzun zaman sonra bana ilk defa bakışı, uzun süre sonra ettiği acımasız sözleri aklımdan silmeye uğraşıyordum. Uzun zamandır kaçıyordum zaten evden. Şimdi fark edilecek kadar ne olmuştu ki? Leydimin artık sadece leydimden fazlası, sevgilim olduğuna bile sevinememiştim. İyi ki onun yanında bir şey belli etmedi. Neden leydime rezil olayım boş yere? Bir de evden kaçtığım için?

Ha birde ben çok mecburum onun vereceği yemeğe. Neymiş? Sadece çorba içecekmişim. (!) O da günde iki öğün. Neden? Açlıktan ölmeyeyim diye. Senin vereceğin yemeğe mi kaldım sanki baba? (!)

"Bari tek kelime et çocuk o kadar kötü değildi." cümlesiyle kendime geldim. Demek on beş dakikadır kulağımda yankılanan sinek vızıltısı gibi ince ses buydu. (!) Plagg.

Yine de homurtulu bir sesle yüzümü bastırdığım yastıktan kaldırmadan, "Evet öyleydi kes sesini.." diyebildim. Ne diyebilirdim ki? Yediğim azar yetmiyor muydu? O acımasız sözler...
Ne istiyorsun benden baba? Tek istediğim sevdiğimle mutlu olmak. Tıpkı iki yıl önce olduğum gibi mutlu olmak istiyorum. Dudaklarımda bulduğum o narin dudakları biraz daha yaşayabilmek, biraz daha hissedebilmek istiyorum. Kendimi onun yanında rahat hissediyorum ve hissetmek istiyorum. Onu daha iyi tanımak, daha güzel sevmek istiyorum. Yıllardır, onun o günkü sözlerinden beri onu uzaktan sevmişken, artık onu yakından, içinden, derinden sevmek istiyorum sadece. Nolur baba, oğlun sadece bu küçük şeyleri isterken, insan oğlunun iyiliğini istemez mi? Neden ben şu an yüzümü saklıyorum? Neden gözlerim yastığa basılı? Ağlamamak için neden yumuyorum gözlerimi? Neden bana sözümü bozdurmaya uğraşıyorsun? Neden bağırdın o kadar? Neden bir öksüze kızdın, kırdın?

*FLASHBACK*

"Hadi ama, üzme beni anneciğim. Ağlama artık." diyerek baş parmaklarıyla küçük Adrien'ın ıslak yanaklarını sildi annesi. Yine de hıçkırıklarını durduramadı Agreste Ailesinin en küçüğü. Halen şişmiş göz altları, ıslak yanakları ve sulu zümrüt yeşili gözleriyle annesinin gözlerine bakıyordu.

"Ama anne çok kötüydü. Çok korktum ben." dedi hıçkırıklarının arasında. Annesi onu kendine çekip bağrına bastı. Öptü oğlunun saçlarını. Sonrasında okşayarak devam etti.

"Korkma. Korkmayacaksın Kediciğim. Sen artık kocaman adam oldun. Güçlü, kuvvetli, annesini koruması gereken kocaman bir adam. Herkes korkar, ama büyük adamlar korkularından kaçmaz. Rüyadan korkmayacaksın mesela. Korkmayıp ona karşı geleceksin. Gölgelerden de kaçmayacaksın. Sen onlara karşı geleceksin, onlar senden kaçacak. Öyle güçlü olacaksın ki korkuların senden korkacak. Sen o güçle anneni de koruyacaksın."

Annesinin söylediklerini zihnine bir bir yazan Adrien'ı en çok "O güçle anneni koruyacaksın." sözü çok derinden etkilemişti. Öyle ki o yaşında, ileride sadece bu cümle sayesinde düşmanlarına karşı daha acımasızca savaşacağını, belki de annesi olmasa bile bu cümle yüzünden onu korumak için uğraşacağını bilmiyordu.

"Korksunlar benden." dedi gözyaşlarının arasından. Ama gözyaşları durmuştu. Sadece duruyorlardı küçük, hafif tombul yanaklarında. Artık korkmayacaktı. Korkmaması gerekiyordu. "Söz anne. Korkmayacağım artık kimseden. Rüyalarımdan bile. Gölgelerden bile." dedi. Büyük korkulardı bunlar onun için. Yine de en büyük korkusu değildi. O zamana kadar, kendisi bile bilmiyordu en büyük korkusunun annesiz kalmak, yapayalnız olmak olduğunu. Nereden bilebilirdi ki? Daha çok küçüktü. Bir zaman sonra bu acıyı yaşayacağını... Nasıl bilebilirdi?

İçimde Kaldı... | Miraculous ✓Where stories live. Discover now