2.8 N's Past

94 9 30
                                    

Küçük çocuk kızarmış yüzünü ağladığı belli olmasın diye yıkarken ağlamaya devam ediyordu. Durduramıyordu. Bir gün önce anne ve babası boşanmış, gece de babası evi terketmişti.

Küçük çocuk okulun ilk günü için uyandığında kapının yanındaki bavulları gördüğünde anlamıştı annesinin de gideceğini..

'Siz artık büyüksünüz Greg. Kardeşine ve kendine bakabileceğine inanıyorum. Okula düzenli gidin.' Söylediği son şeyler bunlardı annesinin. Ve bunları küçük çocuğa bile söylememişti, abisine söylemişti.

Kapı sesini duyduğunda kızarmış yüzü ve kıpkırmızı gözleriyle banyodan çıktı ve abisinin yanına gitti.

"O da gitti.. değil mi?" Abisi onaylar gibi kafasını sallarken küçük çocuğu kolları arasına aldı.

"Hadi hazırlan. Seni okula götürelim."

Küçük çocuk okul bahçesine girdiğinde kaybettiği bütün heyecanının küçücük vücuduna geri yüklendiğini hissetti. Heyecanı sınıfına girdiğinde daha da katlandı. Anne ve babasının onları bırakıp gittiğini çoktan unutmuştu bile..

Orta sıralardan birisine oturduğunda sınıfa girenleri izliyordu. Yeşil gözlerini kocaman açmış, kıvırcık saçlı çocuğu görünce hızla yerinden kalkıp yanına gitti. Küçük çocuğu kolundan tutup az önce kalktığı yere oturmasını sağladı. Yeşil gözlü çocuğun ona şaşkınca baktığını görünce kocaman gülümsedi.

"Selam. Ben Niall." Yeşil gözlü çocuk şaşkınlığını atıp kocaman gülümserken iki çocukta mutluydu.

"Ben Harry Edward. Tanıştığıma memnun oldum."

Harry Edward Styles.. Niall'ın tanıştığı en mükemmel insandı. İlkokulda birlikte oyun oynadılar, ortaokulda birlikte haylazlık yaptılar, lisede birlikte çok kavga ettiler, kendilerini keşfettiler.. ama hep birliktelerde tabii bir yere kadar...

"Hayır Niall anlamıyorsun! Onu seviyorum!"

"Hayır sen onu değil onun sana olan ilgisini seviyorsun! Artık şunun farkında ol! Hayatın o olmadan çok daha iyiydi! Hem seni aldattığını söylüyordun ayrıl gitsin işte Harry, onu sevmiyorsun!"

"Senin anlamadığın şey de bu zaten.. 18 yıllık hayatım boyunca ilk defa sevildiğimi hissediyorum..
Bak Niall, o çocuk, yani Jay'in oğlu.. tamam ondan hoşlanıyordum ama.. ama o gitti. Anlıyor musun beni?! Ben sevildiğimi hissetmek istiyorum! Şimdi lütfen beni yalnız bırak.."

"Sevildiğini hissetmek için biriyle sevgili olmana gerek yok seni aptal! Ailen ve ben yetmiyor muyuz?"

Harry oflayıp kollarını birbirine bağladı. Bağırıp durdukları parktan seri adımlarla çıkarken arkasından Niall'ın seslenmelerini duymamak için bir şarkı mırıldanıyordu.

Sonraki birkaç günde Niall içi içini yerken, Harry'den özür dilemek için onu aramıştı. Harry hiçbir aramasına veya mesajına cevap vermemişti. Hadi ama trip atmanın sırası değildi. Tek arkadaşını da kaybedemezdi ya. Her neyse diyerek evine gittiğinde kapının yüzüne açılmamasını da hazmedecek değildi. Harry'yi boşverip annesini aradı. Telefon açıldığı an konuşmak için ağzını açmıştı ama ağlayan kadını duyunca konuşacağı şeyi unutmuş, korkuyu iliklerine kadar hissetmişti. Kime ne olmuştu?

"O.. o adam.. Niall o adam oğluma.. oğluma-" Cümlesini bile tamamlayamadan kaldığı yerden hıçkırıklara boğulan kadın Niall'ın çıldırması için yeterli olmuştu. Dakikalar içerisinde taksiyle Robin'den aldığı konuma giderken gözleri dolmuş, kalbi deli gibi çarpıyordu.

Hastane kapısının önünde bekleyen Robin'i görünce hızla taksiden inip koşarak yanına gitmişti. Robin yavaş yavaş, tek tek olanları anlatırken; Niall gözyaşlarını tutamamış, akıp gitmelerine izin vermişti. Tabii ufak bir sinir krizi geçirip sakinleştirici de almıştı. Ama olay bu değildi. Değil mi?

Harry'nin kaldığı odaya girdiğinde ve Harry'nin yüzünü gördüğünde içinde bir şeylerin kopup gittiğini hissetmişti. O verdikleri sakinleştiriciyi hakketmişti.

Yüzünde buruk bir tebessümle çocukluk arkadaşının yanına oturdu. Titreyen elini arkadaşının koluna destek amaçlı koyduğunda aklından geçen tek düşünce Harry'nin bunu yanlış anlayıp anlamamasıydı. Kendisini geri çekebilir, ona vurup bağırıp çağırıp kovabilirdi. Ama bunların hiçbirisini yapmayıp kızarmış gözlerini Niall'a çevirmişti.

"Harry? Her zaman yanındayım biliyorsun değil mi?"
Yeşil gözler mavi gözlerden ayrılıp duvara doğru dönerken Niall eski enerjini geri kazanma umuduyla konuşmaya başladı.

"Aslında aklımda bir kafe fikri var Harry. Kesinlikle ortak olmalıyız. Sen de orada şarkı söylersin. Küçük bir sahnesi, küçük bir dans pisti olur. Ama bana yardımcı olman gerekiyor. Sen olmadan asla yapamam. Sen ne diyorsun?" Konuşurken cevap almak gibi bir düşüncesi olmadığı için asla susmayıp aklına gelen en küçük fikri bile söylüyordu Niall.

" Mavi ve yeşil"

"Mavi ve yeşil mi? Tanrım! Harry bu kadar zevks- Ne?!" Sonradan farkettiği arkadaşının sesiyle gerçek hayata dönüp hızla ona bakmayan arkadaşına baktı.

"Harry?" Yeşil gözler yavaşça mavilerle çakışınca iki çocuğunda gözlerinden birer damla yaş döküldü. Niall hızla kendi gözünden akan yaşı silip hastane yatağına doğru eğilip arkadaşının gözünden akan yaşı da sildi. Sonra da yüzüne hafif bir gülümseme yerleştirip Harry'nin gözyaşı akan gözünün kapağını öptü.

"Her zaman senin yanında olacağım Harry Edward. Çünkü bunu o küçük çocuğa borçluyum. O küçük çocuk hep benim yanımdaydı."

°

°

°

°

°

Bu bölümü burda kesiyorum çünkü daha fazla bir şey yazamadım..

Son bir aydır bölüm atmıyomuşum onu farkettimm görüşmeyeli neler yaptınız, nasıl gidiyo?

Addiction // Larry StylinsonWhere stories live. Discover now