1.1 Same thing as time stops

194 19 71
                                    

Jaymes Young - Feel Something

•••••

Ne olup ne bittiğini bile anlamadan kendisini sahnede ses kontrolleri yaparken bulmuştu Harry. Çocuklar bir kenarda Anne ile oturmuş onu izliyorlardı. Bir tek Niall başında saçma saçma sorular soruyordu. Ve çoktan Harry'yi bıktırmıştı.

"Niall! Yeter!" Sadece iki kelime aklından geçenlerin yarısı bile değildi. İçerideki herkes duymuş, Niall ise kaçarak Anne'in yanına gitmişti. Kızgındı Harry. En özel anlarında bile sürekli Lowell çıkıp geliyordu ve bu Harry'yi çok kızdırıyordu. Aynı şuan kenarda onu izleyerek kızdırdığı gibi. Gemma, Lowell'ı tanımıyordu ama Anne tanıyordu ve sürekli bir gözüyle onu kontrol ediyordu.

"Eee Harry, hangi şarkıyı söyleyeceğini seçtin mi?" Liam Harry'nin gerginliğini anlamış onu rahatlatmaya çalışıyordu ama bu işe yaramaktansa onu daha çok geriyordu. Hiç cevap vermeden işine devam etmesi Liam'ın gözlerini devirmesine sebep olmuştu. Louis ise sadece az önce olanları düşünüyordu. Lowell'ı Harry'nin yanında ikinci görüşüydü. Sevgilisi olmadığını da çok iyi anlamıştı. Ama kimdi bu Lowell Harry için? Siyah gözler Louis'ye çevrilince onun yeşil gözlerin sahibine baktığını görmüştü. Yeşil gözler aniden açılan kapıya çevrilince mutlulukla parlamıştı ve bunu herkes fark etmişti.

"Harry Edward Styles?" İşte o an Louis bir şey daha anladı. Harry ve o birbirlerinden çok farklıydı. Harry'nin bir sürü arkadaşı vardı. Louis'nin ise Liam ve Zayn'den başka arkadaşı yoktu. Onlar çok farklı iki insandı ve bu onların fark etmeleri için sürekli gözlerinin önüne itiliyordu.

Harry dizinin üzerinden kalkıp ona doğru gelen doktoruna sarıldı. Son iki senedir her şeyini anlattığı doktoru onun en yakın arkadaşı olmuştu. Hatta bir arkadaştan çok dost olmuştu. Sıkı bir sarılmadan sonra çocukların yanına geldiler tanıştırmak için. Gerçi ne diyeceğini bilmiyordu ama olsun.

"Gençler ve kendini genç sananlar güzeller güzeli annem bu Brian." Harry herkese Brian hakkında bilgi verirken Louis titreyen ellerini masadan alıp bacaklarına sürtmeye başlamıştı titremesi geçsin diye. Kimse fark etmesin diye çabalamasına rağmen Harry çoktan olanları görmüştü. Gerçi bir gözü sürekli Louis'deydi. Louis sırtı ona dönük oturduğu için ellerini çok rahat görebiliyordu yeşil gözler. Rahatlatmak amaçlı elini omzuna koydu. Hiçbir fayda etmeyeceğini biliyordu ama şansını denemek istemişti. Dikkatler Brian'ın üzerine çekildiğinde eğilip Louis'nin kulağına yaklaştı.

"Gel seninle biraz dışarıya çıkalım. İyi gelir." İyi geleceği falan yoktu ama sadece onu buradan uzaklaştırmak zorundaymış gibi hissediyordu. Louis ayaklanınca kolundan tutup kapıya doğru ilerletti Harry. Çünkü Louis'nin bir tek elleri değil bacakları da titriyordu ve ikisi de bunun farkındaydı. Kafenin yanındaki çıkmaz sokağa girdiklerinde Louis pantolonunun cebinden paketi çıkartıp Harry'ye uzattı. Harry paketi açıp tereddütle geri verdi. Şimdi kullanması demek on dakika burda sakinleşmesini beklemek demekti.

Louis elinde açılmış paketle, üzerinin kirlenmesini hiç umursamadan yere oturup sırtını duvara yasladı. Paketten hapı çıkartırken Harry de onun yanına aynı şekilde oturdu. Beklemekten başka çaresi yoktu. Yani vardı içeriye girip şarkı söylemesi gerekiyordu ama Louis'nin yanında durmak, zamanın durmasıyla aynı şeydi Harry için. Louis kafasını arkaya, duvara yaslarken Harry'de 'ne de olsa umursamayacak' diyerek kafasını Louis'nin omzuna yasladı. Louis gözlerini kapatıp yanağını Harry'nin kafasının üstüne yasladı. Onlar böyle oturup Louis'yi beklerken kafenin açılışı yapılmış herkes Harry'yi bekliyordu. Telefonu kafede bırakıp çıktığı için de kimse arayamıyordu. Kimsenin aklına yan sokakta olması gelmiyordu.

Addiction // Larry StylinsonWhere stories live. Discover now