37. • Anlaşma •

3.4K 408 29
                                    

Routh

"Tenebris hâlâ uyuyor mu?" diye sordu Lucian.

Başımı olumlu anlamda salladım. "Evet, onu hâlâ hissetmiyorum."

Routhelia'daydık. Geleli yalnızca birkaç saat olmuştu. Olan biten her şeyi anneme, babama, Mensis ve Anithea'ya anlatmıştık. Liel'i dışarıda tutmak istiyorduk. Ona hiç mi hiç güvenmiyorduk ve bence haksız da sayılmazdık. O malikânede, odasında derin bir uykudaydı. Ona bir söz vermiştik, evet, oğlunu kurtaracaktık ama artık tek sebep ona söz vermiş olmamız değildi. Saklı Kalanları o istediği için değil, böyle olması gerektiği için kurtaracaktık. Liel artık planlarımızın önemli bir parçası değildi. Onun müttefiğimiz olmasına ihtiyacımız yoktu. Yalnızca ortada dolaşmaması yeterliydi.

Rahlea çölündeydik. Annemin rüya kehanetleri bize bir yol haritası vermişti. Babamın eşlikçisi olduğu görüler yolumuza ışık tutmuştu. Kader bir şekilde bize yardım ediyordu. Saklı Kalanlara bu kadar yakın olmak her ne kadar tehlikeli olsa da babamın eşlikçisi olduğu görülere güvenmekten başka şansımız yoktu.

"Onu nasıl uyandıracağız?" diye sordu annem. Bahsettiği Tenebris'ti. Kral Raiel her neredeyse bize müdahale etmiş ve Tenebris'in uyumasını sağlamıştı. En azından Lucian rüyasında annesinin ona böyle söylediğini ifade ediyordu. Ancak Tenebris artık uyanmalıydı çünkü onunla bir anlaşma yapmalıydık.

"Belki ona ulaşabilirim," dedim. Sebepsizce bunu yapabileceğimi düşünüyordum.

Vahada, gölün hemen kenarında toplanmıştık. Oluşturduğumuz çemberi geriye doğru birkaç adım atarak bozdum. Gözlerimi kapattım. Derin bir nefes alıp çevremdeki sesleri dinledim. İmperium olmanın güzelliklerini en derinlerimde hissettim. Tüm duyularım bütünüyle harekete geçmişti.

"Tenebris," diye fısıldadım. "Uyan."

Bekledim. Bir süre hiçbir şey olmasa da bekledim. Sonra kafamın içine fısıltılar doluştu. Fısıltılar çığlıklara dönüştüğünde hissettiğim acıyla başımı ellerimin arasına alarak yere çöktüm. Acı sürüp gitti. Çığlıklar devam etti. Tenebris öfkeliydi. Lanet olası sürtük bana işkence ediyordu!

"Şuna bir son ver!" diye bağırdığımda etrafıma istemsizce güç yaymıştım. Altımdaki zemin sanki dalgalanmıştı.

Acı durdu. Geriye sakinlik kaldı.

"Beni neden uyuttun?" diye sordu Tenebris. Kafamın içinde öfkeli sesi yankılanmıştı.

"Bunu ben yapmadım." Gözlerimi açıp ayağa kalktım. Herkes endişeli gözlerle bana bakıyordu.

"Uyandı mı?" diye sordu Lucian.

"Evet," dedim.

Lucian ayağa kalkmama yardım ederken başıma minik bir öpücük bıraktı. "İyi misin?"

Başımı salladım. Bakışlarımı Mensis'e çevirdim. "Şimdi ne yapmalıyız?"

"Söylediklerimi duyuyor mu?" diye sordu.

Tenebris, "Elbette duyuyorum seni aptal!" diye bağırdı kafamın içinde.

"Duyuyor," dedim yalnızca. "Direkt ona hitap edebilirsin."

Mensis bana yaklaştı. "Sana bir anlaşma teklif ediyoruz Tenebris."

"Ne olduğunu soruyor," dedim.

Mensis gırtlağını temizledi. Kısacık bir an yan tarafında duran Anithea'ya bakıp dikkatini topladı. "Evelyn'e köstebeklik etmeyi bırak."

Tenebris kafamın içinde kahkahalar atıp bir dünya küfür savurdu. Ben ise, "Anlaşmayı merak ediyor," dedim.

"Evelyn seni ve kardeşlerini esir edecek. İstediği hükümdarlık. En azından uyanacaklar diye düşünebilirsin ama biz sana, sizi kurtarmayı teklif ediyoruz."

Tenebris'in tuhaf gösterisi son buldu. Durulmuş ve ilgisini Mensis'e odaklamıştı. "Evelyn bunu zaten yapabilir. Beni kurtardı."

Tenebris'in söylediklerini bir bir dile getirdim.

"Evelyn neden yalnızca birkaçınızı kurtardı? Ve sence, sahiden de eskisi gibi misiniz? Kabuğunu neden sana vermiyor Tenebris? Bence Routh'un içinde hapis olmaktan sen de memnun değilsin ama bedeninin yerini bilmiyorsun. Öte yandan Evelyn'in sizi kurtarma çabası büyü sayesindeydi. Karanlık büyüleri kullandı ve bunun için sayısız cana kastetti. Biz ise kimseye zarar vermeden kalıcı bir özgürlük sunuyoruz size."

"Bunu nasıl yapacaksınız diye soruyor," dedim. Tenebris'in umudunu hissediyordum.

"Karanlıktan çıkmanızı sağlayacağımıza inan. Hiç yoksa bedenine kavuşmana sağlayacağımızı bil. Tek yapman gereken Evelyn'le arandaki bağları koparman ve bizim tarafımıza geçmen."

"Size güvenmem için bana bir şey vermelisiniz."

Tenebris'in söylediklerini dile getirdiğimde Mensis bana yaklaşıp elini şakağıma yasladı. Başımda tuhaf bir doluluk hissettim. Hemen sonrasında gözlerimin önünden bana ait olmayan anılar geçmeye başladı.

Karanlık bir odadaydım. Önümde üç hücre vardı ve biri hariç diğer ikisi karanlığa gömülmüştü. Meşalelerin ışığını yutmayan tek hücrede bir kadın vardı, yerde yatıyordu. Hareketsizdi. Sanki ölü gibiydi.

Mensis elini geri çektiğinde görü kaybolmuştu ancak Tenebris'te bir şeyler değişmişti.

"O kimdi?" diye sorarken buldum kendimi.

Tenebris cevapladı. "Benim bedenimdi ve Mensis yerini sahiden biliyor."

Bakışlarım Mensis'in yüzündeydi. "Bunu nasıl biliyorsun?"

"Çünkü orada bulundum küçük kız. Söyle bakalım, Tenebris bizimle mi?"

"Sizinleyim," diye fısıldadı kafamın içinde. "Özgürlüğümü bana ve diğer kardeşlerime vereceğinize inanıyorum."

"İlk yapman gereken şey hâlâ Evelyn'e bağlıymışsın gibi davranmak," diyerek araya girdi babam. Direkt Tenebris'e hitap ediyordu. "Ona, Routh ve Lucian'ın birleşme ritüelini tamamlayarak Saklı Kalanları uyandıracağını söyleyeceksin. Evelyn orada olacak. Bize saldırmak için tetikte bekleyecek. Routh ve Lucian'ı güçsüz bir anda yakalayacağını düşünecek ancak durum hiç de sandığı gibi olmayacak. Tek istediğimiz Evelyn'i canlı ele geçirmek ve taşların yerini öğrenmek. Sonrası çorap söküğü gibi gelecek. Bu esnada da herkes tam gücüne ulaşmak için karanlığını özgür bırakacak. Routh ve Lucian hâlâ mühürlenmedikleri için tam güçlerine sahip olmayacak. Bu yüzden Saklı Kalanları uyandırdıktan sonra güçlerini hiç kullanmamalılar. Saklı Kalanları özgür bırakmak için Elismera büyüyü yapacak. Bir kaos ortamı hakim olacak. Saklı Kalanlar itaat etmek için hükümdar isteyecekler. Kurbanın kim olacağı ortada. Evelyn'i ilk öldüren de hükümdar olur. Her şey durulduğunda ise Lucian ve Routh, onları dönüştürecek."

Mensis yavaşça alkışladı. "Harikasın kardeşim." Yeniden bana yöneldi. "Sana bir düğün ve balayı sözüm vardı Routh ancak planda küçük bir değişiklik oldu, beni affet. Balayını tüm bu olayların finaline saklayıp amcanın senden önce düğün yapmasına izin verir misin?"

İstemsizce güldüm. "Eğer nedimelerden biri de ben olacaksam."

Mensis kahkahalar atarak Anithea'yı yanına çekti. "Elbette!"

"Ama diğer aşama ne olacak?" diye sordum utanarak.

Herkes bakışlarını kaçırırken Anithea dürüstçe, "Hissetmedin mi yani?" diye sordu.

Başımı yana eğdim. "Ne?"

Lucian beni yanına çekip bir kanadıyla sırtımı okşarken konuştu. "Biz sanırım o ara biraz meşguldük."

Babamdan öfke dolu bir ses yükseldi. "Seni... Seni! Hay lanet!"

Annem babamın önüne geçerken ellerini onun göğsüne yasladı. "Hâlâ mı Ashriel?"

"Evet Mera, hâlâ ve hep de olacak çünkü o benim kızım!"

"Ve yakında ruh eşiyle mühürlenecek. Yani alışsan iyi olur."

Babam pes ederek omuzlarını düşürse de fikri değişmemiş gibiydi. "Asla."

Routhelia'nın KalbiWhere stories live. Discover now