15. • Ne Dilediğine Dikkat Et •

4.6K 527 72
                                    

Eşikten geçtikten sonra tam sağa dönüp koridorun sonundaki merdivenlere yönelecekken görünmeyen bir güç tarafından durduruldum. Sanki birileri ellerimi, ayak bileklerimi tutuyordu.

"Routh?" dedim merakla.

Zihnimi istila ettiği sırada varlığını tam arkamda hissettim. "Sen beni reddettin, öyle mi?" diye sordu.

Ona doğru döndüm. "Evet, olması gereken bu."

Küçük bir kız gibi kollarını önünde birleştirip bir ayağını ritmik bir şekilde yere vurmaya başladı. "Buna kim karar veriyor?"

Başımı eğerek yüzümü onunkine yaklaştırdım. Üzerine doğru yürüdüğümde gerileyerek bana uyum sağladı. Yeniden odasına girdiğimizde havayı yöneterek kapıyı sert bir rüzgârla kapattım. Hemen sonra ani bir hareketle Routh'u kapının yanındaki duvara yasladım. Titrek nefesi yüzüme çarpıyordu. Kollarını çoktan çözmüş, avuçlarını arkasındaki duvara yaslamıştı. Kaçacak bir yeri olmadığını fark etmek onu korkutmamıştı, hayır. Heyecanını hissetmemek mümkün değildi.

"İstediğin senden beslenmem, öyle mi?" diye sordum fısıldayarak.

Dengesiz bir şekilde başını salladı.

"Peki buna dayanabileceğine emin misin?" diye sorarken bir elimi başının yanına, duvara yasladım. Kanatlarımı iki yana açarak onu gölgeme hapsettim.

Yeniden başını salladığında boştaki elimle saçlarını kenara çektim. Routh başını başka yöne çevirerek bana alan açtı. Ancak ikinci kez bana kanıyordu ve zihnimi yoklamak aklına bile gelmiyordu. "Sana son kez söylüyorum küçük kız, ne dilediğine dikkat et."

Hızla ondan ve sonrasında da odadan ayrıldım.

Her bir hücrem odaya geri dönmemi emrediyordu. Routh'u çoktan zihnimden uzaklaştırmıştım. Şu an düşüncelerimi duyması, istediğim şeyler listesinin son sırasında bile olamazdı.

Bunu neden yapmıştı? Neden beni... Tahrik etmeye çalışmıştı? Evet, yaptığı tam olarak buydu. Ondan uzak durmak yeterince zorken bir de bu yönden saldırmasa iyi olacaktı. Küçük kız tehlikeli bir oyun oynuyordu ve durması ikimiz için de iyiye işaretti.

Koridor boyunca ilerlerken yakınlarda Ashriel'i hissettim. Merdivenlere geldiğimde onun da yukarı çıkmakta olduğunu gördüm.

Ashriel son basamağı da geride bırakıp yanıma ulaştığında ona doğru döndüm. "Az önce olanlar..." Başımı eğdim. Ne diyeceğimi bilemiyordum.

"Güçlüsün, Lucian. Bunu daima bildik. Güçlerini uzun süredir kullanmıyorsun ve onların yeniden ortaya çıkması öfke kontrolünü gölgelemiş olabilir. Dert etme. Hem ilk başlatan bendim."

Hafifçe gülümseyerek bakışlarımı yüzüne çevirdim. Ashriel... Yüzyıllardır omuz omuzaydık. Her şeye beraber direnmiştik. Dostluğumuz daimiydi. Her ne olursa olsun bir noktada muhakkak üstesinden gelmenin bir yolunu bulmuştuk. Ancak şimdi... Routh'un varlığı her şeyi değiştiriyordu.

"Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum Lucian," diyerek biraz geri çekildi. Bakışları biraz uzağımızda kalan Routh'un odasının kapısına çevrilmişti. "O benim kızım. Koca bir asır her günüm onu aramakla geçti. Tek derdim onu kötülüklerden korumak. Ona daha yeni kavuştuk. Mera endişeli ama bir noktada anlayışla karşılıyor. Fakat ben öyle yapamıyorum." Gri gözleri benimkileri buldu. O gözlerde acı vardı. Dostumun yıllardır tuttuğu yas, şimdilerde korkuya dönüşmüştü. "Ona zarar gelirse..."

Bu ihtimali düşünmek bile istemiyordum. "Onu korurum," dedim hızla.

"Onu koru, evet. Hatta onu en başta kendinden koru."

Kaşlarımı çattım. "Ash..." Başımı iki yana salladım. "Bu saçmalık. Onun bana ihtiyacı var."

İşaret parmağıyla göğsüme dokundu. "Senin ona ihtiyacın var ama ben buna müsaade edemem. Routh sıradan bir İmperium değil. Gezegenimizin yaşamı bile ona bağlı. Onu öldürmek isteyen sayısız habis yaratık var ve onlar geliyorlar Lucian. Savaşı bizim ayaklarımızın önüne serecekler. Korumamız gereken şey devasa büyüklükte. Sizin bir arada olmanız daha fazla risk demek. Her şeyi bir tarafa bırak, hiçbir şey Routh'tan önemli değil. Hal böyleyken sizin mühürlenme ihtimaliniz bile korkutucu. Çünkü Routh'u yok etmenin bir yolu daha olmuş olacak ve sen kimsenin hedefi değilken birden hedef haline geleceksin. Hem halkımı, hem dostumu, hem de kızımı kaybedeceğim. Bunu göze alamam." Elini omuzuma yerleştirdi. "Senden bunu istiyorum, Lucian. Routh'tan uzak dur. Bunu yapamıyorsan, senden uzak durması için bir sebep ver ona."

Darbe almış gibi hissediyordum. Söyledikleri yerden göğe doğruydu ve en çok da bunu bilmek acıtıyordu. Hem ne sanıyordum ki? Sonsuz ömrümün anlamlı bir hale geleceğini falan mı? Üstelik o Ash'in kızıydı işte. Doğumuna şahit olduğum küçük kızdı. Ruhuma eş bir ruha sahip olması bir şeyi değiştirmemeliydi.

Ağır ağır başımı salladım. Bir şey demedim, diyemedim. Ashriel yavaşça yanımdan uzaklaşırken merdivenleri indim. Malikâneden ayrıldığımda Routhelia'nın buluttan yoksun açık gökyüzü altında ben son derece kasvetliydim.

Routhelia'nın KalbiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin