6. • Açlık •

5.4K 658 73
                                    

Routh odanın bir köşesinde duruyordu. Sırtını duvara yaslamış ve bacaklarını kendine çekmişti. Korktuğu barizdi. Elismera ve Ashriel odadan çıktıktan sonra biraz olsun gevşemesini ummuştum ama durum ortadaydı.

Ona doğru bir adım attığımda duvara sokulmaya çalıştı. Yere çömeldim ve elimi havaya kaldırdım. Ona zarar vermeyeceğimi ifade etmeye çalışıyordum. Bu hali canımı fena halde acıtıyordu.

"Lütfen benden korkma," derken ona doğru ilerledim. "Sana zarar vermeyeceğim."

Aramızdaki mesafeyi biraz daha kapattım. Neler yaşamıştı? Onu bu hale getirecek neler gelmişti başına?

Küçük kız dünyaya ölü gelecekti. İzin verilmemişti. Yaşam enerjisini üzerinde bulunduğumuz bu gezegenden alıyordu. Ona hiçbir seçme şansı verilmemişti ve yaşadığı hayatsa... Hayat? İlk kez Routh'un ölmüş olmasını diledim. Yüz yıl boyunca çektiği işkenceleri tahmin dahi edemezdim.

Ona biraz daha yaklaşınca yere bağdaş kurup oturdum. Kanatlarımı serbest bıraktım. Bakışları kanatlarıma takılınca bir kanadımı havaya kaldırıp tamamen açtım. Altın sarısı tüyler hoşuna gitmiş gibi görünüyordu. Yüzündeki küçücük tebessüm bunu doğruluyordu.

"İstersen dokunabilirsin," dedim.

Başını iki yana salladı. İlk kez gerçek bir tepki vermişti sanırım. İlk kez normale daha yakın bir iletişim kurmuştuk, her ne kadar konuşmuyor olsa da.

"Konuşabiliyor musun?" diye sordum. Bakışlarını kaçırmakla yetinince, "Ama beni anlıyorsun." Yine tepkisiz duruyordu. Bu iş düşündüğümden de zor oluyordu.

"Neden benimle yalnız kalmak istedin Routh?"

Başını yana eğdi. Kollarını çözüp öne doğru eğildi. Bir elini yere yaslayıp yerden destek alarak biraz daha yaklaştı bana. Diğer elini havaya kaldırıp kanadıma yaklaştırdı. Bakışları benimkilere kenetlenmişti. İzin istiyor gibi bir hali vardı.

"Dokunabilirsin," dedim.

Aslında temastan pek hoşlanmazdım. Özellikle türümüz için kanatlarımız epey özel bölgeydi ancak Routh'un bana güvenmesi için şu an yapamayacağım şey yoktu. Küçük eli kanadıma biraz daha yaklaştı. Rahat ulaşabilmesi için kanadımı ona doğru hareket ettirdim. Routh'un ince parmakları yumuşacık tüylerle temas ettiklerinde yüzünde önce şaşkın bir ifade belirdi. Hemen sonrasındaysa gülümsedi. Bu minik bir tebessüm değil, gerçek bir gülümsemeydi.

Zihnimde tuhaf bir doluluk hissettim. Beğenisini anlamamı sağladı. Benimle konuşmuyordu ancak sanki sözsüz iletişimimiz yeterli gibiydi. Yine de konuşmasını isterdim.

Birden elini geri çekti. Tekrar duvara yaslandı. Elini karnına yaslayıp ovuşturdu.

"Acıktın mı?" diye sordum.

Başını olumlu anlamda salladı. Yavaşça ayağa kalktım. Elimi ona doğru uzattım. "Hadi, gel benimle."

Dikkatle elime baktı. Hemen sonra ayağa kalktı ancak elimi tutmadı.

Elimi geri çektim. "Pekâlâ."

Kapıya doğru dönüp yürümeye başladım. Peşimden geldiğini biliyordum. Kapıyı açıp dışarı çıktığımda Ashriel'le burun buruna geldim. Yüzünde öfkeli bir bakış vardı.

"Sorun ne?" diye sordum.

Peşimden gelmekte olan Routh Ashriel'i görünce eşikte duraksadı. Arkama saklandı. Ilık nefesi kanatlarımın sırtımla birleştiği noktaya ulaşıyordu. Onu korumak istercesine kanatlarımı iki yana açtım ve görüş açısını kapattım. Şimdi daha iyi hissediyordu, biliyordum.

"Onu nereye götürüyorsun?" diye sordu Ashriel.

"Karnı aç. Şimdiye dek neyle beslendi bilmiyorum. Mutfağa götüreceğim."

Ashriel bir adım geri çekildi. Çenesini dikleştirdi. "Ben de geliyorum."

"Sizden korkuyor."

"Ben onun babasıyım."

"Ashriel, bunun farkındayım ama bu duruma girişmen için biraz erken."

Kanatlarımı kapatıp Routh'a döndüm. Bir adım geri çekilince elini tutup uzaklaşmasını önledim. "Korkma, benimle gel."

Elini çekiştirince onu özgür bıraktım ama benimle gelmeye niyetli olduğunu biliyordum. Beraber Ashriel'in yanından geçtik. Geniş koridorda ilerleyerek merdivenlere yöneldik. Routh merdivenlerden inerken yakınımda durmaya özen gösteriyordu. Beraber aşağı ulaştığımızda içgüdülerimin beni yönlendirmesine izin verdim ve en nihayetinde mutfağı buldum. Elismera ve tanımadığım birçok kişi mutfaktaydı. Bu malikânenin hanımı olarak Elismera hiçbir şeye el sürmemeliydi ama o da çalışanlarıyla beraber bir şeyler hazırlamaya girişmişti.

Routh kalabalıktan ürkerek yine arkama saklandı. Çok narin bir bedeni vardı. Arkama geçtiğinde görünmediğine emindim çünkü ben epey iri bir bedene sahiptim.

Elismera bizi fark edince yüzünde kocaman bir gülümsemeyle yanımıza geldi. "Ne yer bilmiyorum bu yüzden bilinen en güzel yemekleri yapıyoruz."

"Kan?" diye sordum.

Her ne kadar diğer yemeklerden de keyif alıyor olsak da kan bizim temel besin kaynağımızdı. Yemek yemeden yaşayabilirdik fakat kan ihtiyacımızı gideremezsek ölüm yakamıza yapışırdı. Belki bu yıllar alırdı ama yine de sonuç değişmezdi.

"Stoğumuz fazlasıyla dolu." Elismera yana doğru eğilerek arkama baktı. "Orada mı saklanacaksın?"

Routh yana doğru kayarak arkamdan çıktı. Bakışlarını yere eğmişti. Annesinin eteğine asılan küçük bir çocuk gibi tişörtümün ucunu tutuyordu.

Elismera Routh'a doğru elini uzattı. "İzin verirsen sana bir şey göstermek istiyorum."

Routh zihnime ulaştı. Korkuyordu. "Sorun yok," dedim. "Elismera güvenli."

Elini çekinerek Elismera'nın avucuna bıraktı. Routh'la zihinsel bağımız devam ederken Elismera'nın ona ne gösterdiğine şahit oldum. Routh'un doğum anıydı. Elismera'nın anısıydı. Küçük bebeği kucağına almış, kokusunu içine çekiyordu. Elismera elini geri çektiğinde anı silikleşti ve gerçekliğe döndük. Routh gülümsüyordu.

Kenara çekilerek onu tamamen açıkta bıraktım. Routh tişörtümü bırakmak zorunda kalmıştı. Elismera ona yaklaştı. "Ne yemek istersin?"

Routh derin bir nefes alarak havayı kokladı ve yüzünü buruşturdu. Anlaşılan burada pişen hiçbir şeyi istemiyordu.

"O halde buradan çıkalım," dedi Elismera.

Birlikte mutfaktan çıkıp geniş salona, oradan da bahçeye çıktık. Esaret altında olan Routh için bu iyiydi. Merakla çevresine bakındı. Ayaklarının altındaki çimler onu gülümsetmişti.

"Aç olduğuna eminim," dedim Elismera'ya bakarak.

Kızına yaklaşıp, "Ne istiyorsun Routh?" diye sordu. "Hemen getirebilirim."

Routh kan açlığı yaşıyordu. Zihnimdeki istilasıyla bunu anlamamı sağlamıştı.

"Kana ihtiyacı var."

Elismera hemen harekete geçti. "Hemen getireyim."

Routh onun kolunu tutarak durmasını sağladı. Elismera şaşkındı. Bu ilk temasıydı. Routh, annesinin kolunu bırakıp bana döndü. Bakışları boynuma yöneldi. Dişleri sivrileşmeye başlamıştı. Alt dudağında dolaştırdı dilini. İstediği benim kanımdı.

Kahretsin!

Routhelia'nın KalbiWhere stories live. Discover now