28.Bölüm:'İlaç Gibisin'

22.1K 1.1K 514
                                    

İyi okumalar dilerim.

Özür dileyerek başlamak istiyorum. Sizi beklettim. Ev taşıdık ve taşınma sırasında minik bir sakatlanma yaşadım. Sağ kolum incindiğinden bölüm yazamadım. Şu an iyiyim. İyi dilekleriniz için teşekkür ederim. Beni bilirsiniz. Nadir geciktiririm bölümleri. Tekrardan kusura bakmayın. Seviliyorsunuz🖤

28.Bölüm: İlaç Gibisin

🔫🔫

Bir Türk askerini kendi canı ile tehdit etmek büyük bir aptallık olurdu. Ya vatanı ile- ki bu biraz sıkar, ya da sevdikleri ile tehdit etmek daha mantıklıydı. Ama bilmedikleri bir şey vardı. Bizde her şeyden önce Vatan gelirdi. Ne olursa olsun öyle olacaktı.

Ensemdeki namluyu daha çok bastırdı. Tehdidini ettin git şimdi. Omuzumun üzerinde ona bakmaya çalıştım. "Öldüreceksen şu an beni öldür. Ben buradan kurtulursam seni öldürmek isteyen kişi sayısı artacaktır." dedim. "Ölmekten korkmuyorum. Ama sana acı çektirmeden bir yere gitmeye niyetim yok." dedi. "Diyelim ki öldürdün birini. Ben de birinci gün üzüldüm falan. E sonra ne olacak?" dedim. "Tüm sevdiklerini bir bir öldüreceğim." dedi. Güldüm. "Savaşı başlatıyorum." diye devam etti. "Savaş yiğitler arasında olur. İt ile değil."

Serbest bıraktığı sol kolumu uzatıp hızlı bir hareketle silah olan elini kavradım. Yer değiştirdim. Duvara yaslayıp silahın namlusunu karnına bastırdım. Elim onun elinin üzerindeydi. Çekmemişti. Gözlerimi kahverengi gözlerine çevirdim. Maskesi vardı yüzünde. Sadece gözleri görünüyordu.

"Cesaretlisin," dedim. "Ama seninki cahil cesareti." Sesini çıkartmamıştı. Gözleri yüzümün her noktasında geziyordu.

"Gözlerime bak!" dedim, uyarıcı bir ses tonunda. "Şu an tetiği çeksem ne olacak? Tehditler, uzaktan izlemeler, havalı havalı cümleler... Ne gerek vardı bu kadar tantanaya? Değdi mi? Birazdan abinin yanına gider, hasret giderirsiniz. Bak kıymetimi bil. Bu kıyağı kimseye yapmam."

Kıpırdanmaya başladı. Kurşun yarası olan bacağına vurdum sertçe. Gözlerini yumdu sıkıca. "Anlaşılan kimse sana Anka'yı anlatmamış." dedim. "Abimi öldürdüğünü biliyorum yeter." dedi. "Nasıl öldürdüğümü de biliyor musun?" dedim, sırıtarak. Gözlerindeki beyaz bölgeler kızarmaya başlamıştı.

"Yılmaz abi!"

Sesin geldiği yöne baktım. Eli silahlı üç kişi vardı. Ve üçünün de namlusu beni gösteriyordu. Bir rahat bırakmıyorsunuz.

"Silahı bırak!" dedi başlarındaki. "Buradan sağ çıkamazsın." diye devam etti. "Sen beni öldürmezsen ben senin Yılmaz abini öldüreceğim." dedim. "Anka'ya dokunursanız sizi ben öldürürüm." dedi Yılmaz. Kaşlarımı çatıp yüzüne baktım. "Beni öldürürse bile ona dokunmayacaksınız." Kaşlarım havalandı. "Araya giriyorum Yılmazcığım ama düşmanın benim." dedim. Gözlerini gözlerime dikti. Gözlerini kısıp, "bundan sonra sen sadece bana özelsin. Benden başkası sana dokunmayacak." dedi. Güldüm.

"Asena! Nerdesin?" Güney'in uzaklardan sesi geliyordu.

Dizimi bacak arasına geçirince iki büklüm oldu. Kulağına eğildim. "Öyleyse biz bugünü taçlandıralım." dedim. Elimdeki silahı ateşledim.

"Sakın!" dedi Yılmaz. Elini kaldırmış diğerlerini engellemeye çalışıyordu. Uzun olanı bana doğru gelip sertçe itti. Dengemi koruyamayıp sağ kolumun üstüne düştüm. Sert düştüğümden canım yanmıştı. Doğruluncaya kadar Yılmaz ve adamları yok olmuştu.

"Asena!"

Güney koşarak yanıma gelip yere çömeldi. Arkasından da jandarma gelmişti. "Asena iyi misin?" dedi Güney. Üzerime bakıyordu. "Dört kişiler. Şu tarafa doğru gittiler." dedim askerlere. Birkaçı bizim yanımızda kaldı. Diğerleri de söylediğim yöne ilerlediler.

Dünya Ellerimde 'Vatan Uğruna' (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin