2.Bölüm

162 14 54
                                    


Merhabalar,

Multimedyada bölüm şarkımız var, dinlemenizi öneririm.

🖋🖋

🖋🖋

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


🖋🖋

Tık, tık, tık...

Sinirle nefesimi verirken farkında olmadan çıtçıtlı kalemle oynayan adama bütün huysuzluğumla baktım. Çalışma alanında o kadar boşluk varken karşı masama oturduğu yetmiyormuş gibi bir de kalemle oynuyordu. Benim sessizliğe ihtiyacım vardı, düzenli gürültüye değil.

Bakışların gücüne inanırdım, adamcağız da ona karşı nefret nazarımı hissetmiş olacak ki usulca bana baktı ama bunu yaparken kalemiyle hala oynuyordu. Gözlerim bu sefer kaleme değince adamın bütün hızıyla hareket ettirdiği parmağı önce yavaşlamış ardından da durmuştu. Adamın yüzünde mahcup bir gülümseme oluşurken önümdeki sarı lacivert renkli bayi kalemini alıp adama fırlattım. En azından sesi çıkmazdı.

Saçlarımı tekrar topuz yaparken önümdeki çizimlere baktım. Gözlerim acısa da artık isyan bayrağı çekse de bitirmem gereken işimi son ana erteleye erteleye kendimi strese sokmuş ardından sabahın köründe kimseye haber vermeden çalışma alanına gelmiştim. Bitmesi gerektiği için stresim beni yönetmeye başlamıştı, vaktim olsaydı bu kadar kasılmazdım. Daha fazla ilerleyemediğimi fark ettiğimde ufak bir kahve molası vermek için üst katta yer alan kafeye çıktım. Her tarafı camla kaplıydı, yağmur damlaları cama dokunuyor ve birbirlerine katılarak ilerliyordu.

Kahvemi alıp turuncu renkli bir koltuğa oturarak dışarısını izlemeye başladım. Yağmur arada hızını artırıp arada yavaşlıyordu, trafik pek yoktu ve buğulu camın altından trafik ışıklarının renkleri bulanık bir ışın olarak görülüyordu. Derken trafik ışıklarının altında mendil satan bir kız çocuğunu gördüm. Elimin tersiyle camın buğusunu silerken kızı daha net görebildim.

Üzerinde eski pembe bir tişört vardı, altında ise belini kemer niyetine örgü ipiyle sıkıca sardığı büyük bir pantolon. Küçücük yüzü kir içindeydi, saç örgüsü bozulmuş saçları kabarmıştı. Ellerinde ise mendiller varken ayaklarında lastiği kopmuş terlikler vardı.

Bir an kendi üzerimi yokladım.

İpek bir gömlek, son derece klas duran bir culotte pantolon ve tasarım bir stiletto.

Elim gömleğime giderken zorlukla yutkundum. Ellerim birden çamurla doldu, burnuma küf kokusu çalındı, saçlarım dibinden acıdı, sırtıma bir darbe indi, karnım acıktı... Oturduğum koltukta iyice küçüldüm, yaşım çocuk oldu.

Ne zamandır küçük kıza bakmadığımı fark ettiğimde irkilerek gözlerimle onu aradım ama ondan eser yoktu. Aceleyle koltuktan kalkmaya çalıştığımda elimde unuttuğum kahve, ipek gömleğime döküldü. Kahverengi lekeye hipnoz olmuş bir şekilde bakarken leke gittikçe büyüdü. Gözlerim kapanırken kendime gelebilmek için ellerime tırnaklarımı batırdım. Nefeslerimi takip ettim. En sonunda sakinleşebildiğimde çalışma odasına inip eşyalarımı hızlıca toparlayıp oradan çıktım.

BAL TUZAĞIWhere stories live. Discover now