17| Liar's candle

Începe de la început
                                    

Susmuştu aniden. Haklı olduğumu biliyordu çünkü, ne kadar karşı çıkarlarsa çıksınlar kurulmuş düzenlerinin yanlış olduğu gerçeğini yüzlerine vurmam cevap verememelerini sağlıyordu. Gözlerinin içine baktım başılı kaldırıp. Hepsinin gözlerinin kenarlarında ince ince çizgiler ve saçlarında da beyazlıklar vardı. Uzun yılların devlete olan adanmışlığıydı bunlar. Burada olmama isteğimi güçlendiriyordu bu durum çünkü verdikleri her karar halkın hayatını etkiliyordu. Şimdi ben de onlardan biriyken büyükannemin bana göğsüme taktığım broşun hafifliğinin sadece somut oluşuna değil soyut bir şekilde ağırlığını neden söylediğini anlamıştım. Göğsüm, bunun ağırlığıyla ağrıyordu, aklımdaki tek şey, durumlar böyle karışıkken Jimin'deydi. Vereceğimiz karar onu da etkileyecekti. Evet, belki kurulun içinde her biriyle savaşıyordum, önceden bu ağır gelmiyordu ama şimdi bir de onun için savaşıyormuş gibi hissetmeden duramıyordum.

Bundan cesaret alarak kararlılıkla ortaya Jungkook'lardayken konuştuğumuz o kısacık konuyu attım "Böyle hayati bir konuyu neden sadece olaylardan yola çıkarak bir sonuca ulaştırmaya çalışıyoruz? Korunmadaki omegaların fikri de bence önemli."

"Başka bir sözcü mü?" Ahn Yoona kaşlarını kaldırıp şaşkınca başını iki yana sallamıştı "Yoongi bu bildiğimiz tüm kuralların üstüne yeni bir kural eklemek gibi."

"Sözcü değil, elçi. Aralarında tartışıp ortak düşüncelerini bize bildirecekleri bir elçiyi seçmeleri karar vermemize yardımcı olabilir." dediğim anda hepsi birbirlerine bakarak anlamaya çalıştılar. Başka bir dil konuştuğumu düşünmüyordum ama onları da anlıyordum. Yoona'nın dediği gibi, yıllardır kurulmuş düzenlerine bir yenisini eklemeye benziyordu ama yine de tam olarak düşündükleri gibi değildi. Ve sanırım bunu sadece Areum anlamıştı.

"Bunun bir sakıncası olacağını düşünmüyorum. Sonuçta Yoongi haklı, onları dinlememiz gerekir."

Ortaya attığım konu detaylıca konuşulduğunda Han Seol, bununla ilgileneceğini ve omegalara bu konuda haber vereceğini söylemişti. Daha sonra da ölümlerle ilgili birkaç detay daha konuşulup kurul dağılmıştı. Ben de derince bir iç çekerek çıkış kapısına ilerlerken içimden tanrıya kısa sürdüğü için minnet etmiştim ama bu, çok kısa sürmüştü çünkü Areum beni durdurmuştu.

"Konuşmamız gerek."

Kaşlarımı çattım. Kokusundan bir şeyler olduğunu anlamıştım ve bu daha çok benimle ilgiliye benzemiyordu bu yüzden takip ederek birlikte çalışma odasına geçtik. Hiç beklemeden evrak çantasının içinden bir dosya çıkartıp masanın üzerine attı "Ak söğüt."

"Ne?"

"Babanı öldüren şey ak söğüt. Bu sabah, adli tıp raporunun bir kopyasını aldım. Biri tarafından zehirlendiği kesinleşti."

Raporu alıp incelediğimde midesindeki besinlerde zehirli bir toksine rastlanıldığı yazıyordu ve bu onun önce felç geçirip mide kanamasına yol açmıştı. Gözlerimi okuduğum rapordan çekerek "Bunu neden kurul toplanmışken söylemedin?" diye sordum.

"Han Seol ve Ahn Yoona'ya güvenmiyorum çünkü." başını dikçe tutuyordu, kendinden emindi ve gözlerindeki üzgün ifade belli oluyordu dostlarına karşı "Bu kuruldaki en eski sözcü benim ve omegaların korunma konusu açıldığından beri hareketlerindeki tuhaflık gözle görebileceğim seviyede. Özellikle Han Seol, oylamaları hep o açardı ve bu zamana kadar hiç aceleye getirmemişti. Yoona ise... Çok kararlı ve dengesiz."

Counterclockwise | YoonminUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum