"Daha iyi?"

"Hmm..." diyerek gözlerimi kapadım ve ona sarıldım. Bacakları bana dolandı hemen, uyum sağladı. Kafamdaki milyon tane şeye ve gördüğüm saçma sapan kabusa rağmen rahat hissetmemi sağlayan kollarımın arasındaki omeganın benim ruh eşim olduğu gerçeği her geçen gün daha da kafama yatıyordu. Kurdum da artık beni rahatsız etmiyordu bu nedenle.

Jimin, bacaklarını bana yavaştan yavaştan sürterken parmak uçları bileğimin içinden yukarıya, boğazımdaki çiçeklere yöneldi. Hafifçe, tüy gibi oyalandı orada ama asla tam anlamıyla dokunmadı, ama dokunsaydı daha az etkilenirdim yaptığı şeyden. Kalbim anlık çarpmış, ağzım kurumuştu. Hızla bileğinden yakaladım devam etmesin diye, dudakları arasından minik bir kıkırtı kaçmış. Siktir, bu, bu zamana kadar ondan duyduğum en şirin sesti ve ani koku değişimime engel olamamıştım. O da başını kaldırıp bana gözleri kocaman olmuş şekilde bakarak "Bundan etkilenmiş olamazsın." dedi gülüp hayretle. Başımı geriye attım gözlerimi kapatıp ve kaldırdığı başını omzuna bastırıp agresifçe söylendim "Uyumaya devam et."

Ama o, bunun yerine omzumda dinlendirdiği başını yukarı çevirip dudaklarını kulağımın altına doğru getirdi. Dikkat dağıtıcıydı ama sesi, sıcak nefesiyle birlikte daha çok dikkat dağıtıcı olmaya başlamıştı "Dün gece sabah için söz almıştım."

Ne yalan söyleyeyim, aklımdan kesinlikle olumsuz bir düşünce geçmiyordu, zaten o da benim düşünmeme fırsat vermeden bacaklarımın arasındaki bacağını çoktan benimkine sürtmeye başlamıştı. O zamana kadar zorlandığımı hissetmem çok sürmedi, sabah ereksiyonu olduğumda genelde kendim hallederdim ama şimdi onun sürtünmeleri yüzünde hararetli bir sevişmenin başlangıcındaymış gibiydik. Çok sürmedi ellerinin beni kavraması, o küçük elleriyle avuçlayıp bastırmasına karşılık belindeki elim sıkılaştı ama o kollarım arasından kayarak aşağıya indi.

Üzerimdeki gömlek dar gelmeye başlamıştı o parmaklarını kumaş pantolonun kemer yerinde gezdirmeye başladığında. Yaptığı her hareket yavaşça ve özenliydi, tıpkı bir sanatçı gibi. O ellerdeki yeteneği biliyordum, çizdiği resimleri görmüştüm ve tıpkı onları yapankenki gibi dokunuyordu bana.

Gözleri dolandı üzerimde. Önce yutkundu, siktiğimin adem elmasının aşağı yukarı hareket edişiyle resmen sızlamıştı tam orası, sonra dudaklarını dili üzerinde gezdirerek pantolonumun kemerini çözmesi baksırımı öyle bir zorladı ki... Ama soracak olunursa en çok ne zorladı diye, baksırımı indirip beni kavradığında henüz sızdırmadığım için beni kayganlaştırması cevabını verirdim. Şaka gibiydi, sıcaklığı üzerimde baştan aşağı dolanırken göz temasını bile kesmemişti, utanması asla yoktu. Hırlayarak inlemiş, elimle saçlarını kavramıştım. Acıması da yoktu, sabahın köründe büyük bir açlıkta gibiydi hareketleri, nasıl idare edeceğimi bilmiyordum

Büyük bir inleme daha kaçtığında ağzımdan bana vakit bile tanımadan beni ağzıyla kavuşturmuş, en derin hislerle baş başa bırakmıştı beni. Acıması yoktu ya hani, gerçekten de bundan emin olmuştum yutkunmasıyla, bu hareketiyle öyle bir kasılmıştım ki ilki bitmeden ikinci inlememdeydim. Ellerimin sıkılığını kontrol edemeyerek çekiştirdim saçlarını. Yanaklarını içeri çökerek emdi beni. Yemin ederim bilincimi kaybettiğimi hissettim bunu gördüğümde.

"Jimin..." diye inlerken nefes almak ister gibi farkında olmadan elimle boğazımı kavramıştım. İstek gibiydi, farkında olmadan yaptığım ama bize has vereceğinden emin olmak istediğim bir istekti. Bir ateşle sarıldı dört bir yanım, yaptığım şeyin onu etkileyeceğini böyle düşünmemiştim. Bacağımı sıkmış, dolulukla inlemeye çalışmıştı.

Bunu duymamla kendimde onu yönlendirme gücü bulamadım zaten gerek de yoktu çünkü Jimin bana ne yapması gerektiğini bilen tek kişiydi. Kendimi onun ellerine bıraktım. Odada benim inlemelerimle, onun çıkardığı nefes sesleriyle şapırtıları yükselirken çok yakındım. Dayanamıyordum, öyle sıcak, öyle bitiriciydi ki...

Counterclockwise | YoonminWhere stories live. Discover now