"Hey, durun."diye araya girdim. "Alex şu kolejli çocuğu sevecek."

"Bu tipsizi mi? Kız daha yakışıklı!"dedi Daniel sinirlenerek. Bugün kimse iyi değildi.

"Senden iyi."dedi Blake.

"Kör müsün?"

Blake tam konuşacaktı ki Johnny omzuna vurdu.

"Sussana."

"Tamam bebeğim!"dedi Blake ve Johnny'i öpmeye çalıştı ama Johnny onu ittirince geriye devrildi.

Birayı kafama diktim. Gözlerim sulanana kadar içtim. Sonra onu yere koyup Jeff'in yanına kaydım. Kafamı omzuna koyup o yandaki elimle saçlarıyla oynamaya başladım.

"Bu gece burada kalır mısın?"diye fısıldadım.

"Bruce nerede?"

"Gelir herhalde."dedim. Onunla konuşmalı ve aramızı
düzeltmeliydim. "Bana kızgın mısın?"

"Hayır, Claude."dedi ve yüzünü bana döndü. İfadesini televizyonun ışığında net göremiyordum. "Seni o kadar seviyorum ki zamanımızı daha fazla boşa harcamak istemiyorum. Eminim telafi edersin."

"E-edeceğim. Lütfen vazgeçme."

Başını sallayıp dudağımdan öptü. İçim rahatlamıştı.

,

"Aptal! Aptal Alex!"diye bağırdı Daniel. "Arkadaşın bu kolejli gay bozuntusundan daha yakışıklıydı!"

Blake 4. kutusunu içiyordu ve sarhoş olmak üzereydi. "Kurbağa yalayan psikopattan mı? Kes be! Bu da gayet iyi!"

"Sen karışmasana!"

"Aptal aptal konuşma o zaman!"

Daniel bitmek bilmeyen pakete elini daldırıp cips parçalarını Blake'e fırlattı. Biri Johnny'nin üstüne gelmişti, ayağa fırladı.

"Ben gidiyorum! Ve bu filmdeki herkes çirkin! Ben hepsinden iyiyim ve siz hepsinden aptalsınız!"

Kalkıp kapıya yürüdüğünde Blake de peşinden gitti.

"Beni bekle! Görüşürüz Claude!"

"Görüşürüz!"diye seslendim. İkisi çıktılar.

"Niye geldim ki!"diye söylendi Daniel. İçmese bile kafası iyiydi sanırım. "Alex aptalın tekiymiş Claude."

"Haklısın Dany."dedim.

Ayağa kalkıp paketine sarılarak kapıya yürüdü. "Ben de gidiyorum. Size iyi eğlenceler."

"Emin misin?"

"Evet, iyi geceler!"

O da kapıyı çarparak çıktığında sonunda yalnız kalmanın huzuruyla derin bir nefes aldım. Jeff televizyona bakıyordu. Filmin sonuydu, kolejli ve Alex öpüşüyordu. Onlarınki bittiğinde dizlerimin üstünde Jeff'e dönük oturdum ve üstüne eğildim. Geriye yatırdığı kafasını kaldırıp öpmeye başladım. Ellerini sırtıma koydu. Pozisyonum rahat olmadığından bir dizimi diğer tarafa koyup onu bacaklarımın arasına aldım.

"Aslında yorgunum."dediğinde duraksadım.

"Yorgun musun?"

"Evet?"

"Ah, pekâlâ." Büyük bir hayal kırıklığına uğramıştım. İsteksizce üstünden çekilip kenara oturdum.

Suratımın asıldığını fark etmemesi olanaksızdı. "Senden nefret ettiğimi söylemedim, sadece yorgunum."dedi.

"Anlıyorum."

"Sen değil misin?"

"Bilmem."

"Ağlamayacaksın değil mi?"diye sordu yarım bir gülümsemeyle.

"Hayır Jeff. Tabii ki hayır."

"Tamam öyleyse."

Ne yapacaktık ki şimdi? Uyuyacak mıydık?

Ona hızlıca sarıldım ve birlikte koltuğa devrildik.

"Sarılarak uyuyacağız."dedim. Biraz kıpırdandık ve sonunda rahat pozisyonu bulduk.

"Tüm gece koluna yatacağım ve kolun uyuşacak."dedi uykulu bir sesle. Hemen uykusu gelmişti, gerçekten yorgun olmalıydı.

"Ben de sana sımsıkı sarılacağım ve hareket edemeyeceksin."

"Kabul."dedi. Kısa sürede nefesleri yavaşladı ve uyudu. Burnuma değen yumuşak saçlarının tatlı kokusuyla ben de uykuya daldım.

MEDYUM | bxbWhere stories live. Discover now