19| Goodbye, dear friend

En başından başla
                                    

Titreyen telefonumun tezgahtan çıkardığı ısrarlı sese katlanamayarak Jimin'i orada bırakıp hızla ilerleyerek Jungkook'un ısrarlı arayışını yanıtlamak için atıldım fakat adımı sessiz bir çığlık gibi söylemesi çenemi kasmamı, ardından da tuttuğum telefonu geri tezgaha bırakmama neden oldu.

"Yoongi."

"Sus." dedim çünkü susması gerekiyordu "Dinlemek istemediğimi söylemiştim."

"Ama dinleyeceksin."

Dudaklarım arasından tutamadığım alaylı bir gülüş kaçtığında ona doğru, sulanmış ve kırmızı gözlerine bakındım. Keskin bakışlarım bir kez yutkunup gözleri gibi kırmızı olan burnunu çekmesine sebep olduğundayken konuşmamış, sadece bakmakla yetinmişti.

"Sana bunu hissettiren şey ne bilmiyorum ama gerçekten dinlemek istemiyorum. Kuruldayken ikimiz de son sözlerimizi söyledik."

"Sen söyledin. Bana asla bir şans tanımadın! Öfkenin sebebini biliyorum, kırgınlığını bu duyguya yönlendirdiğini de biliyorum ama bunu yapma. Bu şekilde toparlayamam."

"Kırgınlığımı öfkeye çevirdiğimi biliyorsan insanları kendimden ne kadar çabuk uzaklaştırdığımı da bilmen gerekiyor. Yani ortada toparlaman gereken bir şey çünkü artık yoksun."

Kelimelerim keskindi, onu kestiğimi biliyordum. Bıçağı elinde tutan taraf ilk başta öyleyken artık bu durum tam tersi haline gelmişti.

"Beni bu kadar kolay itemezsin. Ruh eşinim ben senin."

Dört gündür buraya gelmek adına hiçbir çaba sarf etmemişken aniden gelmesi, kuruldayken de onu tamamen itmem cesaretini topladığını gösteriyordu fakat bu çok çabuk sönmüştü. Sesi sonlara doğru güçsüzce kısılmış, omuzları sanki daha bir düşmüştü. Varlığı nasıl acı verdiği gibi umut da verebiliyordu bilmiyorum ama tüm öfkeme rağmen konuşmasını istemiştim. Kelimelerim yoktu işte, engel olamadığım şekilde öfkeleniyordum. İlk kez bu tavrımdan nefret ederek savuşturmuş, açıklaması için kollarımı iki yana açmıştım. Yine de iki dudağımın arasında ona vermek istediğim şansa dair hiçbir sözcük çıkmamıştı "Kendini buna inandırmaya devam et o zaman. Yakında çiçeklerimizden kurtulduğumda anlarsın zaten."

Çiçeklerimiz hakkında bu şekilde konuşmam onu fark edilebilir bir şekilde yaralıyordu. Bunu bildiğim halde yapıyordum. Esip gürlesem zerre acıtmayacağını bildiğimden gram acımam yoktu.

"Çiçeklerimizi soldurma. Beni öldürürsen sen de ölürsün Yoongi." Titrekçe döküldü kelimeleri sonbaharda dökülen solmuş bir yaprağın dalından düşüşü gibi, yavaşça, hüzünle "İkinci kez ölmeyelim, bırak bize verilen ikinci şansı harcamayalım."

"İkinci bir şans yok. O şans kurulun kapısından girdiğinde çoktan tuzla buz oldu."

"Mecburdum-"

"Mecbur olduğun için benimle oldun."

"Seninle babam beni-"

"Dinlemek istemiyorum." Arkamı döndüğümde beni kolumdan tutup kendine çevirmeye çalışmasıyla kendimi dokuşundan sıyırmak için geriledim, elini ittirip sendelemesini sağladım. Hücrelerimin her biri içimizi titreten bu dokuştan kaçındığım için benden nefret edercesine beni yaktığında Jimin, dokunuşundan defalarca kez kaçtığımın onda yarattığı darbelerle mücadele ediyordu. Sanki ben öfkesiyle gemileri batırmaya çalışan deli bir dalgaydım ve o da gemisinin batmaması için uğraşan bir denizciydi. Ama her halükarda bir gemisi değil de küçük bir salın içinde mücadele veriyordu.

Counterclockwise | YoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin