25: RUHLAR SENFONİSİ

10.2K 1K 1.2K
                                    

"Ağlamak isterdim

Deze afbeelding leeft onze inhoudsrichtlijnen niet na. Verwijder de afbeelding of upload een andere om verder te gaan met publiceren.

"Ağlamak isterdim. Yazık ki kalbimi bir çölden daha çorak hissediyordum.."
- André Gide

(Okuyan kişilerden oy rica ediyorum ve bölüm sonu notlarına mutlaka bakın lütfen. )

Bir romanın ilk başında yazan satırlar kadar acemi başlıyordu hayatımız fakât insan yaşadıkça anlıyordu ki hayatlarımız aslında o romanın en can alıcı yerinden geçiyordu. Son sayfaları, oralar bizim tamamlayacağımız gri sayfalar...

Her sayfa beyaz olmazdı çünkü her insan hayata aynı cennet suyunda sunulmazdı, cehennemin tohumunu taşıyan çok insan vardı dünyada. Bunların çoğu cehennem katı olan Leza'da mahkûmdu mesela. En küçüğünden tutun tâ en büyüğünü kadar çeşit çeşit acılara ev sahipliği yapıyordu burası. Hikâyem benimle başlamadı ki benimle bitsin, gerek safir mavisi gözlerde boğuldum, gerek kömür karası olanda gömüldüm. Yalnız değildim, benim hayatımı çalanlar vardı.

Benim hayatımda beni derinlere götüren, sonra o derinlerde ruhumu darağacına asan birileri vardı. Ruhsuz bir çocuktum, günahsız değil, ruhsuzdum...

Sokaklar acıydı, ailem dediğim insanlar acımdan vururlardı. Katilim Asaf, sevdim dedi. Gözlerime baktı, korkusuzca öptü dudaklarımı, günahında battım fakât hiçbir zaman sahiciliğine inanmadım.

Ama, güvendim.

Uyaracak bir annem yoktu ki benim, doğru yolu gösterecek bir babaya da sahip değildim. İyiliği hep insanlarda aradım, yollarıma çiçek değil de diken döktüler. Ben yinede insandır dedim, düzelir. Darbeler aldım, sarsıldım, buz dağına çarptım da yıkılmadım. Geç de olsa anladım, beni kendimden başkası yıkamazdı.

Şimdi ise Leza'nın kanlı yollarını bir bir geçiyor, kendi kaderimin efendisi oluyordum. Bir insan sürekli dimdik olamaz ya, düşe kalka öğrenecek yaşamı. Esved'in oyunlarında kayboldum mesela, zihnim sonsuz darbeler aldı. Biliyorum ki almaya da devam edecek fakât ben hatalarımın da arkasında duracağım. Beni ben yapan yanlışlarım ve doğrularım, onlarda olmasa yaşama bu kadar tutunamazdım ki. Herkes gibi ölür, herkes gibi sıradan bir mahkûm olurdum.

Her kuklanın ipleri sahibinin ellerinde olmazdı, benim gibi ipleri boynuna dolanmış çok kukla vardı. Onlardan birinin yanındaydım şimdi, acısı gözlerine kazınan adamın hücresine girmek üzereydim. Bu beni endişelendirmiyordu, biliyordum ki Zamir'in tüm duyguları samimiydi. Bana sığınan ve geçmişiyle yüreğimi dağlayan bu adam, sahte olamazdı. Parmakları arasında tuttuğu anahtarı kilide sokmuş, çevirirken derin nefesler alıyordu. Belki de Pamir'i düşünüyordu, belki de başka bir acısını. Neşeli hâlinden eser kalmamıştı...

Kilit sesi sona geldiğinde, eliyle ittirerek açtı hücreyi. İçeriye bir adım atarken, diğer elini arkaya uzatarak bileğimden yakaladı ve beni içeriye doğru yönlendirdi. Ona uyum sağlayarak yürümeye başladığımda artık karanlıkta onlar gibi görebildiğimi fark ettim. Hücrelerin içini ezberlemiştim onlar sayesinde. Asıl odaya geçmek için tekrar kilide yönlendiğinde sesini duydum "Gözlerini kapatmak ister misin?" Bu sorusuyla birlikte aklıma kül kelebeğin gözlerimi bağladığı an gelirken, nefesimi tuttum istemsizce. Sağ elimi hızlanan kalbimin üzerine koyarak kafamı iki yana salladım, "Gerek yok." Karanlıkta beni göremese de ses tonumdan bazı şeyleri anladığını hissediyordum. "Pekâlâ." Diyerek kapıyı açtığında yüzümüze vuran loş ışıkla gözlerimi kıstım.

1049 | BxBWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu