11: OYUN

19.1K 1.8K 1.5K
                                    

"Kime güvendiğine dikkat et, şeytan da bir zamanlar melekti

Hoppsan! Denna bild följer inte våra riktliner för innehåll. Försök att ta bort den eller ladda upp en annan bild för att fortsätta.

"Kime güvendiğine dikkat et, şeytan da bir zamanlar melekti."

Arkadaşlar bölümler okunuyor ama oylar hâlâ az, bölüm aralarını uzatmak istemiyorum ama hevesim kaçmıyor değil hani...lütfen oy ve yorum yapar mısınız? 💜

Gözler açık ama gören yok, kalpleri var ama hisleri yok, bedenleri var ama ruhları yok. Biz insanlar kusurlu varlıklardık, o kusurlar bizi biz yapandı. Peki biz neden hep kusursuzu istedik? Yetinmeyi bilemedik, her şeyden önce zihinlerimizi kirlettik. Ellerimize bulaşan kirli kan, kendi cinayetimizin ardında kalanlardı.

Dünya bir cinayet mahalliydi, katilleri yakalan kimse olmayacaktı. İnsan kendini yakalayamazdı çünkü, insan sadece kaçardı. Nefes almaya, yaşamaya çalışıyordum ben. Neden nefeslerimi kesiyorlardı? Sürekli boynuma dolanan, beni boğmaya çalışan bir el vardı. Ne ölmeme izin veriyorlardı, ne yaşamama...Tutsaktım, hapishaneye değil dünyaya tutsaktım.

Karanlığa gömülü kalan anılarım vardı, iyi ya da kötü bir geçmişim vardı. Her çocuk gibi gülümsemiştim fakât hep bir eksiklik vardı kalbimde. Tamamlanamıyordu, bir şeyler tersti. Ben sanıyordum ki her çocuk annesiz büyür, babasız yetişir. Bana öğretilen buydu, hayatımdaki ilk yalan ben doğduğumda atılmıştı üzerime. Yuva sıcaklığı yoktu, onun yerine cehennem ateşi vardı. Küçük bir çocuğu ateşe atarsanız size cani derlerdi, ben defalarca kez ateşe atıldığımda neden kimse ses çıkarmamıştı?

Etrafımdaki herkes dilsiz birer şeytandı, mıh gibi kazınan yara izleri vardı içimde. Alaylı bakışları zihnimden hiç çıkmıyordu, geceler yoktu benim için. Geceler akıttığım gözyaşlarıyla dolu döngülerden ibaretti. Şimdi ise hayatım tamaman geceydi, gündüzü çağırmaya ne gücüm vardı ne de isteğim...

Derinlerden gelen bir uğultuyla sarsıldı zihnim, birinin bir şeyler mırıldandığını duydum ama ayırt edemedim sesleri. O sesler büyüdü ve parçalar hâlinde doldu içime. "Mavera," diyordu biri, beni çağırıyordu. Gözlerimi açmam için güç veriyordu, ben ise açmamak için direniyordum. Etimle, kemiğimle, iliklerime kadar nefret ettiğim bu dünyaya uyanmak istemiyordum.

Fakât isteğim olmadı, tekrar geri dönmüştüm. Bilincim yavaş yavaş açılıyordu ve uğultulu sesler yerini tanıdığım kişiye bırakıyordu. Hafifçe oynatmaya çalıştım parmağımı, sonra fark ettim ki elimin üzerine kapanmış bir el vardı. O elinin sıcaklığını nerede olsam tanırdım, hareketimle birlikte parmaklarının kasıldığını hissettim. Daha fazla direnemeyerek yavaşça araladım göz kapaklarımı, gözüme çarpan ilk şey tavandaki loş ışık oldu.

"Sonunda!" Heyecanlı sesini işittiğimde hiçbir tepki vermeden öylece tavana baktım. Birkaç kez gözlerimi kırpıyor, gerçeklikle yüzleşiyordum. "Beni duyuyor musun Mavera?" Elimi hafifçe sıkarak kafasını bana doğru yaklaştırdığında bakışlarımı ona çevirdim. Ne kadar zaman geçtiğini bilmiyordum fakât karşımda yıkılmış bir Safir vardı. Gözlerinin altı çökmüş, mavileri yorgun bakıyordu. Hafifçe çıkmış sakalları yüzünün zayıflığını ortaya çıkarmıştı, saçları ise dağınıklığını koruyordu.

1049 | BxBDär berättelser lever. Upptäck nu