19.Bölüm:'Söz'

27K 1.4K 578
                                    

İyi okumalar dilerim.

19.Bölüm: Söz

🔫🔫

"Burak?"

"Söyle güzelim."

"Benden önce sakın öleyim deme. Kafanı kırarım."

"Nerden çıktı bu?"

"Ben seni çok seviyorum. Dayanamam."

"Sen askersin. Bordo bereli kızısın. En önemlisi sen Burak KURT'un kardeşisin. Dayanamam ne?"

"Neyse ne? Ben diyeceğimi dedim. Beni üzme."

"Olur prenses hazretleri. Başka bir emriniz?"

"Öpeyim mi?"

"Öp bakalım."

Ölüm daha doğmadan bellidir. Fakat insan ilk onu unutur! Ölüm,yakınımıza uğramadan acısını asla anlayamayız. Anladıktan sonrada unutmayız.

Canım hiçbir zaman bu kadar acımamıştı. Vurulduğumda bile bu kadar acı hissetmedim. Boğazım düğümleniyor, nefes alamıyordum. Ama ağlamıyordum. Gözlerimi kırpmadan karşıma bakıyordum.

Dizlerimde, bir daha asla uyanmayacak Burak'ın saçlarını okşuyordum. Beresini cebimde saklamıştım. Siyah ceset torbasına konulmasına izin vermedim. O benim dizlerime uzanıp uyumayı severdi. Ama bir farkı vardı. Bu defa uyanıp bana 'günaydın kıvırcığım' diyemiyecekti. Kalbim çok acıyordu.

Helikopterdeydik. Hiçkimseden ses çıkmıyordu. Batu'nun hıçkırıkları hariç. Tugayda inecek, oradan ambulansla hastaneye gidecektik.

Burak'ın boynundan künyesini çıkarıp öptüm. Başımdan geçirdim. Bedel ödetene kadar da çıkmayacaktı. Tekrar saçlarını okşamaya başladım. "Hatırlıyor musun Burak? Şakasına senin saçlarını kesmiş gibi yapacakken, gerçekten kesmiştim." Güldüm. "Kafanın ortasında boşluk olmuştu." deyip kahkaha attım. "Sen de beni beşinci kattan aşağı sarkıtmıştın. Diğer gün bir kızla buluşacaktın. Ondan dolayı sinirlenmiştin. Ben zaten o kızı hiç sevmemiştim. Polis gelmeseydi galiba üç gün beni sarkıtırdın. Ne manyaksın sen ya?" Derin bir nefes alıp verdim. Nefes almaya çalıştıkça boğazım yanıyordu.

Eski donmuş halime döndüm. "Artık öyle bir şey yapamayacağım. Yalnız kaldım. Beni yalnız bıraktın. Muhtemelen şu an beni duyup görüyorsundur. Üzmek istemezdim seni. Özür dilerim. Her gece yanıma gel olur mu? Ben hep seni yanımda hissedeceğim."

Alnına uzunca öpüp, alnımı alnına dayadım. Omuzuma bir el dokundu. Başımı kaldırıp baktım. Poyrazdı. Yanıma, yere, oturdu. Başımı omuzuna dayadım. Koluyla belimi sarıp kolumu sıvazladı. Batu'ya baktım. Hâlâ ağlıyordu.

"Şehit oldu o. Ağlama. En büyük, en yüksek rütbeye kavuştu. Peygamber Efendimiz (S.A.V.) ile komşu olacak. Üzmeyelim onu." dedim. Gözyaşlarını sildi. Ama sildikçe yenisi akıyordu.

Poyraz suyunu uzattı. "İç biraz." dedi. Elinden alıp elime döktüm. Burak'ın yüzünü yıkadım. Yıkamama gerek yoktu aslında. Parlıyordu zaten. "Tek sevindiğim; acı hissetmemiş olman." dedim. Ağzının kenarındaki kanları sildim. Çantamdan ıslak mendil çıkarıp Burak'ın elindeki, boynundaki kanları da sildim. "Çok yakışıklısın. Çünkü benim kardeşimsin." deyip gülümsedim. "Konuşabilseydin 'evet ben yakışıklıyım ama sen çirkinsin.' derdin."

Beş saat boyunca, karargaha inene kadar Burak'a doya doya baktım. Sağlık ekipleri, ellerindeki sedye ile helikoptere girdiler. Burak'ı sedyenin üzerine koyup kaldırdılar. "Dikkat edin." dedim. Onlar çıkınca ben de indim. Etraf asker kaynıyordu.

Dünya Ellerimde 'Vatan Uğruna' (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin