-13-

3K 130 1
                                    

Ne demişti o? Nişanlı mı? Ben mi? 

Hafifçe öksürerek Sinan'ın abisine baktım. Polis şüpheli bir şekilde bir Sinan'ın abisine bir bana bakınca Mert durumu fark etmiş olmalı ki hemen bir yalan uydurdu. 

"Daha yeni nişanlandılar da polis bey. Yengemiz biraz utangaç. Söylenilmesinden hoşlanmıyor." 

Polis biraz daha bakınca en sonunda Mert'in dediğinin doğru olduğunu düşünmüş olacak ki gözlerini Sinan'ın abisine çevirdi. 

"Maalesef öğrenemezsiniz ee-"

"Adım Serkan." 

"Dediğim gibi öğrenmeniz mümkün değil Serkan bey." 

"Pekala. Kolay gelsin polis bey." 

Polis başını sallayıp yanımızdan ayrılırken Serkan Sinan'ın yanına eğildi. 

"İyi misin kardeşim. Bir şeyin yok ya?" 

"İyiyim abi. İyiyim." 

Artık nasıl bir şekilde onlara bakıyorsam Sinan uyarıcı şekilde abisine baktı. Bakışlarımı onlardan çekerek huzursuzca kıpırdandım. 

"Ben artık gideyim. Her şey için sağol Sinan. Ve üzgünüm büyük ihtimalle benim yüzümden başına geldi bu." 

"Sorun değil güzellik." dedi Sinan. 

Bir süre yeri inceleyince başımı Sinan'a çevirdim. 

"Her neyse. Ben gideyim." 

Sinan pek razı görünmese de itiraz edecek gibi değildi. 

"Eşlik etmemi ister misin? Kötü görünüyorsun?" 

Kaşlarımı çattım. 

"Sağol Sinan ama gayet iyiyim." 

"Dediğimi yanlış anladın. Moralini bozmak için demedim." 

Derin bir nefes alarak Sinan'a baktım. 

"Bak Sinan uzun zamandır yani neredeyse birkaç saattir kahve içmedim. Gidip kendime kahve hazırlayacağım. Ve iyiyim." 

Aklıma birden dank eden şeyle tıslarcasına konuştum. 

"Hem sen git de ailenle vakit geçir. Merak etmiş gibi duruyor da." 

Sinan kaşlarını çatıp etrafına bakınca abisinde bakışları durdu. Aydınlanmış gibi abisinden bakışlarını bana çevirmişti ama ben çoktan çıkış kapısına yaklaşmıştım bile. Şuan onu çıkış kapısının yanındaki aynadan izliyordum. Bağcığım çözülmüş gibi eğilip bağcığımı bağlar gibi yaparken Sinan'ın tepkisini izledim. 


Ellerini saçlarından geçirirken ona bakmayı kestim. Daha fazla uzatmanın anlamı yoktu. Ayağa kalkıp çıkış kapısından çıktım. Karakolun bahçesinde etrafa göz gezdirirken yeni aydınlanmaya başlamış olan gökyüzüne baktım.  

Derin bir nefes alırken kendi kendime mırıldandım. 

Daha kaç kez buraya gelecektim ben?

 Gözlerim benden bağımsız dolarken gülümsedim. Şuan manyak gibi göründüğüme emindim. Daha akmaya başlamamış olan gözyaşlarımı silip hafif bir kahkaha attım.

Güçlü kal kızım! Ağlarsan zayıf görünürsün! Ağlama ki, kimse senin neler yaşadığını bilmesin. Kimse senin zayıf tarafını öğrenemesin. Kimse seni yaşadığın şeylerle vuramasın. 


Gözlerimden taşmaya başlayan yaşlarla gülerek konuştum. 

"Ağlamıyorum ki ben." Bir hıçkırık.

"Ben güçlüyüm." İkinci hıçkırık.

"Ben mutluyum." Üçüncü hıçkırık.

"Ben ağlamıyorum." Dördüncü hıçkırık.

"Ben iyiyim." Beşinci hıçkırık. 


Olduğum yerde dizlerimin üstüne çöktüm. Hıçkıra hıçkıra ağlarken yüzümü kapatıyordum. Sanki bu acımı dindirir gibi. Sanki gözyaşlarımı gizleyecek gibi. Sanki beni görünmez edecek gibi. 

Kahkaha atmaya başladığımda gözümden süzülen yaşlara inat gülmeye devam ettim. 
İçimde hiç bir zaman yok olmayan acıyla gülmeyi kesip hüzünle gülümsedim. 

Yerde dizlerimi kendime çekip oturmaya devam ederken arkamı yaslayabileceğim bir duvara yanaştım. Arkamı duvara yasladığımda gözyaşlarım hala akıyordu. Ve ben hala gülümsüyordum. 


O an aklıma  canımdan çok sevdiğim kişinin söylediği bir söz geldi. 


"Gülerken bile gözlerin doluyor be minik kızım.."


********

Selam sevgili okuyucularım,

Yeni bölümle sizlerleyim.
Umarım başarılı bir bölüm olmuştur ve umarım beğenmişsinizdir.
Desteklerinizi bekliyorum.
Keyifli okumalar!


HAYATIM // YARI TEXTİNG \\Where stories live. Discover now