21. Bölüm

240 37 3
                                    

''Sadece dinle, senin için şarkı söyleyeceğim.''



   Sonunda odamda saklanmaktan vazgeçtim. Odamın yerine Erkekler Odası'nı tercih ettim. Genellikle, gün boyu içeri girip çıkardım, kütüphaneleri ziyaret ederdim, Yohan ile yürüyüşlere çıkardım hatta hizmetçilerimi ziyaret etmek için üst kata tekrar çıktığım da olurdu. Fakat şimdi Erkekler Odası'nı sanki bir mağaraymış gibi kullanıyordum. Kraliçenin sözcüklere dökülmüş izni dışında erkekler hatta muhafızlar bile içeri giremezdi. Mükemmeldi.

   Eh, üç gün için mükemmeldi. Bu kadar çok erkek varken, birinin doğum günü sırasının gelmesi an meselesiydi. Hyunjin'inki Perşembe günüydü. Sanırım Chanyeol'e bahsetmişti -Chanyeol, birilerine bir şeyler vermek için asla fırsatını kaçırmıyormuş gibi görünürdü- ve sonucu da tüm Seçilmişlerin katılmak zorunda olduğu bir partiydi. Sonuç olarak, Perşembe günü erkeklerin birbirlerinin odalarına girip çıktıkları, ne giydiklerini sordukları ya da partinin ne kadar büyük olacağıyla ilgili tahminler yürüttükleri çılgın bir curcuna içinde geçmişti.

   Hediye götürmemize gerek yokmuş gibiydi ama ben yine de Hyunjin için hoş bir şey yapmaya karar vermiştim.

   Parti gününde, en sevdiği gündelik giysilerimden birine büründüm ve kemanımı kaptım. Büyük Oda'ya inerken, adımlarımı atmadan önce sağı solu kontrol ettim. Odaya girer girmez, duvarın önünde dizilmiş muhafızları da gözden geçirdim. Şükür ki Jongin hiçbir yerde görünmüyordu ve bu kadar çok üniformalı adam görünce kahkaha atasım gelmişti. Ayaklanma falan mı bekliyorlardı ki?

   Büyük Oda güzelce süslenmişti. Özel vazolar duvardan sarkıyor, sarı ve beyaz çiçeklerden oluşan devasa buketleri sergiliyorlardı, benzer buketler odadaki kâselerin içinde de yer alıyordu. Pencereler, duvarlar ve hareket etmeyen neredeyse her şey çelenklerle örtülmüştü. Birkaç küçük masa düzenlenmiş ve üstleri parlak ketenlerle kaplanmıştı. Işıltılı konfeti tutamları masaların üstünde parıldıyordu. Gösterişli fiyonklar, sandalyelerin sırtlarını süslemişti.

   Bir köşede, odanın renkleriyle uyumlu devasa bir pasta kesilmeyi bekliyordu. Hemen yanında, ufak bir masanın üzerinde doğum günü erkeğine hediyeler vardı.

   Duvarın önüne yaylı çalgılar dörtlüsü yerleştirilmişti, benim hediye verme çabalarımı etkili bir şekilde manasız kılıyorlardı ve bir fotoğrafçı da odada dolaşarak, halka sunulacak anları yakalıyordu.

   Odada oyunbaz bir hava vardı. Changbin -şu ana kadar ancak Yohan'a yakınlaşabilmiş olan kişi- Seungmin ve Woo-jin ile konuşuyor, şimdiye kadar gördüğümden daha canlı görünüyordu. Yohan, bir pencere kenarında dolanıyor, duvarın önündeki muhafız ordusundan biriymiş gibi görünüyordu. Seçtiği noktadan ayrılmak için hiç çaba göstermiyor ama yanından geçen herkesi sohbet etmek için durduruyordu. Bir grup Üç -Shotaro, Haechan ve Jungwoo- hep birlikte döndüler ve el salladılar ve gülümsediler. Ben de aynılarını yaptım. Bugün herkes çok arkadaş canlısı ve mutlu görünüyordu.

   Jae-hyun ve Lee Know hariç. Genellikle ayrılmazlardı fakat bugün odanın iki farklı ucunda duruyorlardı; Lee Know, Bang Chan ile konuşuyordu ve Jae-hyun da bir masada tek başına oturmuş, koyu kırmızı bir sıvı barındıran kristal bir bardağı sıkıca tutuyordu. Dün akşamki yemekte ve bu öğleden sonra bir şeyler kaçırdığım ortadaydı.

   Keman kutumu kavradım ve Yohan'ı görmek için odanın arka tarafına doğru yürüdüm.

   ''Selam, Yohan. Kayda değer bir şey, değil mi?'' diye sorarken, kemanımı yerleştirdim.

꧁SELECTİON꧂Where stories live. Discover now