17. Bölüm

293 42 40
                                    

''Sen ve ben, bir şey olmamış gibi davranmaya çalışıyoruz. Ama sen ve ben, arkadaş değiliz. Hayır, arkadaşlık değil bu... Arkadaşlar yalnızca takılır.''



   ''Üçüncü Dünya Savaşı sırasında Birleşik Devletler'in başkanı kimdi?'' Chae-rin sınav yapıyordu.

   Bu bilmediğim bir soruydu ve gözlerimi kaçırarak, Chae-rin'in bana seslenmemesini umuyordum. Şansıma, Xiaojun elini kaldırıp cevapladı. ''Başkan Wallis.''

   Yine Büyük Oda'daydık, haftaya tarih dersiyle başlıyorduk. Daha doğrusu, tarih testiyle. Tarih, insanların, hem bilgilendirilme şekillerine göre hem de gerçeğin duruma göre değişmesine göre, çeşitlenen fikirlere sahip oldukları alanlardan biriydi. Konu tarih olduğunda, annem bizi sözlü olarak eğitirdi. İngilizce ve matematik için sayfalarımız ve çalışma yapraklarımız vardı fakat tarihimizi oluşturan öykülere gelince, gerçek olduğundan emin olduğum çok az şey vardı.

   Chae-rin, ''Doğru. Başkan Wallis, Çin saldırısından önce başkandı ve Birleşik Devletler'i savaş boyunca yönetmeye devam etti,'' diye onayladı. Bu adı kendi kendime düşündüm. Wallis, Wallis, Wallis. Eve gittiğimde bunu Heize ve Xiumin'e gerçekten söylemek istiyordum fakat çok fazla şey öğreniyorduk, hepsini karıştırmadan akılda tutmak zordu. ''Hangi amaçla işgal etmişlerdi? Jae-hyun?''

   Gülümsedi. ''Para. Amerikanlar onlara çok fazla borçlanmışlardı ve geri ödeyemiyorlardı.''

   ''Harikulade, Jae-hyun.'' Chae-rin, erkeğe sevgiyle gülümsedi. Jae-hyun insanları nasıl böyle parmağının ucunda oynatabiliyordu? Çok sinir bozucuydu. ''Birleşik Devletler devasa borçlarını ödeyemeyince, Çin işgali başladı. Maalesef, Birleşik Devletler battığı için bu onlara hiç para kazandırmadı. Öte yandan, Amerikalıların iş gücüne sahip oldular ve Çin, ele geçirdiğinde, Birleşik Devletler'e hangi ismi vermişlerdi?''

   Birçok kişiyle birlikte, ben de elimi kaldırdım. Chae-rin, ''Woo-jin?'' diye seslendi.

   ''Çin Amerikan Devleti.''

   ''Evet. Çin Amerikan Devleti, asıl ülkenin görüntüsüne sahipti fakat bu sadece görünüşten ibaretti. Çinliler, sahne arkasında ipleri ellerinde tutanlardı, tüm büyük politik olaylara etki ediyor ve devleti kendi çıkarlarına göre yönetiyorlardı.'' Chae-rin, yavaşça masaların arasından geçti. Kendimi, gittikçe daha da yaklaşan bir şahinin gözünün önündeki fare gibi hissediyordum.

   Odaya bir göz attım. Birkaç kişinin kafası karışmış gibiydi. Bu kısmın genel geçer bilgilerden ibaret olduğunu sanıyordum.

   Chae-rin, ''Herhangi bir şey eklemek isteyen var mı?'' diye sordu.

   Lee Know atıldı. ''Çin istilası, birçok ülkeyi birleşme ve müttefik olma yönünde etkide bıraktı, özellikle de Avrupa ülkelerini.''

   ''Evet,'' diye cevap verdi Chae-rin. ''Öte yandan, o zamanlar Çin Amerikan Devleti'nin hiç dostu yoktu. Oluşmaları beş sene almıştı ve bunu bile zar zor becerebilmişlerdi, müttefik kurmaktan bahsetmiyorum bile.'' Zorlukları bitkin yüz ifadesiyle vurgulamaya çalışıyordu. ''ÇAD, Çin'e karşı direnmeyi planlıyordu fakat o anda bir başka saldırıyla karşılaşmıştı. Hangi ülke ÇAD'yi ele geçirmeye çalışmıştı?''

   Bu kez birçok el havaya kalkmıştı. Biri, adının söylenmesini beklemeden, ''Rusya,'' dedi. Chae-rin, düzeni bozan kişiyi gözleriyle aradı fakat kaynağı saptayamadı. 

   Biraz mutsuz olmuştu, ''Doğru,'' dedi. ''Rusya her iki sınırını da genişletmek istedi ve feci şekilde başarısız oldu fakat bu başarısızlık ÇAD'nin karşı saldırıya geçmesine imkân tanıdı. Peki, nasıl?''

꧁SELECTİON꧂Where stories live. Discover now