13. Bölüm

282 42 17
                                    


"Neden hep çıkmazda oluyor ve mermilerden kaçıyoruz?"


   Her şeyi hesaba katarsak, utanmak ya da endişelenmek için pek fazla vaktim olmadı. Sabah, hizmetçilerim beni hiç endişelenmeden giydirdiklerinde, aşağı kattaki varlığımın hoş karşılanacağını varsaydım. Kahvaltıya katılmama izin vermesi bile Chanyeol'de olacağını tahmin etmediğim nezaketin bir tür ispatıydı: Son yemeğimi yedim, güzel Seçilmişlerden biri olarak son anımı yaşadım.

   Kahvaltımızın ortasında, Hyunjin cesaretini toplayarak buluşmamızın nasıl geçtiğini sordu.

   ''Nasıldı?'' diye kısık sesle, yemekte konuşmamız gerektiği şekilde sormuştu. Fakat bu tek kelime bile, masadaki tüm kulakların dikilmesini sağladı, işitebilecek kadar yakında oturan herkes dikkat kesilmişti.

   Nefes aldım. ''Tarif edilemez.''

   Erkekler birbirlerine baktılar, daha fazlasını duymayı umdukları belliydi.

   Changbin, ''Nasıl davrandı?'' diye sordu.

   ''Hımm.'' Kelimelerimi dikkatlice seçmeye çalıştım. ''Kesinlikle davranmasını beklediğim gibi değildi.''

   Bu sefer, masadan kısık sesli mırıltılar geldi.

   ''Bilerek mi böyle yapıyorsun?'' Renjun araya girdi. ''Eğer öyleyse, bu korkunç derecede kaba.''

    Kafamı sağa sola salladım. Nasıl açıklayabilirdim ki? ''Hayır, bu sadece...''

   Fakat koridordan gelen kafa karıştırıcı sesler nedeniyle cevap vermekten kurtulmuştum.

   Haykırışlar duymak tuhaftı. Sarayda geçirdiğim kısa sürede, kulağa yüksek gelebilecek tek bir ses dahi duymamıştım. Bunu da geçtim, muhafızların ayakkabılarının zeminde çıkardığı ses, devasa kapıların açılıp kapanması, tabaklara değen çatallar bir tür müzik oluşturuyordu. Düpedüz kaotikti.

   Kraliyet ailesi hepimizden önce durumu kavramış gibiydi.

   ''Odanın arka tarafına, beyefendiler!'' Kral Sung-jin bağırdı ve pencereye doğru koştu.

   Afallayan ama itaatsizlik etmek de istemeyen erkekler, yavaşça ana masaya doğru yaklaştılar. Kral perdelerden birini indiriyordu ama perde tipik ışığı-engelleyen cinsten değildi. Metaldi ve gıcırtıyla yerine yerleşmişti. Chanyeol yanına gidip diğerini indirdi. Ve Chanyeol'ün yanında, tatlı, kibar kraliçe de sonuncusunu çekmek için uğraşıyordu.

   O anda muhafız ordusu yemek odasına girdi. Birkaçının da odanın dışında, kapatılmış, kilitlenmiş ve çubuklarla desteklenmiş devasa kapıların önünde dizildiklerini gördüm.

   ''Surların içindeler Majesteleri fakat onları geri püskürtüyoruz. Beyefendiler uzaklaşmalı fakat biz kapılara çok yakınız...''

   Kral cümleyi arıda keserek, ''Anlaşıldı Wonpil,'' diye cevap verdi.

   Anlayabilmem için bundan fazlasına gerek yoktu. Asiler etraftaydılar.

   Bunun olacağını anlamıştım. Sarayda bu kadar çok misafir varken, bu kadar çok hazırlık yapılırken, tabii ki birileri, bir yerlerde bir şeyleri unutacak ve güvenliğimizi tehlikeye sokacaktı. Girebilecekleri bir yer olmasa dahi protesto yapmak için mükemmel bir zamanlamaydı. Özünde, Seçim rahatsız ediciydi. Asilerin, Illea'yla ilgili her şeyle birlikte, bundan da nefret ettiklerinden emindim.

   Fakat düşünceleri ne olursa olsun, ben kolayca yenilmeyecektim.

   Sandalyemi o kadar hızlı ittirdim ki yere düştü ve ben de metal perdeyi çekmek için en yakındaki pencereye koştum. Ne kadar tehlike altında olduğumuzu anlayan birkaç erkek de aynısını yaptı.

꧁SELECTİON꧂Where stories live. Discover now