37: ❝Au Revoir Chérie❞

En başından başla
                                    

"Ne olacağı umrumda değil, lütfen."

Sonrası ise hızlıydı. Henüz bir eylemde bile bulunamadan Jungkook çoktan dudaklarıma sarılmıştı bile.

Dudaklarıma baskı uygulayan dudakları ve belimi sıkıca sarmalayan kollarıyla kendine çektiği sırada bedenim afallamış ve kendimi hızla duvarla onun arasında bulmuştum. Geri çekilip gözlerime baktığında gözyaşlarım bedenimden özgürlüğünü ilan etmişti bile.

"Sorun ne?"

Sorusuyla yüzümü boynuna gömmüş ve deliler gibi nefeslenmiştim cennetini. Onu öpmekten bile korkar hale düşmüştüm. Gözlerim önünde nükseden hastalığına tek bir çare bulamıyor oluşum gençliğimin yegâne baharı olan küçüğümün sararıp solmuş aptal buketler gibi beni bırakıp gitmesi düşüncesi titretiyordu her bir yanımı.

"Bi-birdaha seni hiç öpemeyeceğim sandım. B-bunları söylemek ne derece doğru bilmiyorum ama anılarımızla yalnız kalmaktan öyle korktum ki, birdaha beni sevmezsin diye öyle çok korktum ki..."

"Şşş..." dedi yüzüm avuçlarındayken. Belli belirsiz sorgulayan bakışlarıma sual niyetiyle gülümsediğinde bahşetti iki kelimeyi kulaklarıma.

"Bahar güzeli?"

3 Ay 22 gün.

Jeon Jungkook'un iki dudağının arasından duymaya hasret kaldığım beş heceden ayrı kaldığım zaman silsilesi.

"H-hatırlıyor mus-"

Gözlerimin içi küçük bir çocuğun masum umuduyla dolarken, güzel sevgilim gülümseyerek atıldı dudaklarıma. Kollarım omuzlarına sarıldığında şehvetli ellerinin arasındaydım şimdi.

Sahiden, sahiden de ilk defa öpüyorduk birbirimizi.

Hep olduğu gibi.

Her ilkin aynı zamanda bir sonu olduğu gibi.

.......

"Üşüyor musun?"

"Hayır, sen?" Fısıldıya yakın soruma karşın başını sallayan sevgilim, güneş batmadan evvel sahile gelmek istemiş ve ikimizide kıyafetlerimizin oluşunu önemsemeden suyun içine sürüklemişti. Kolları boynumdaydı, yüzünü kulağımın hemen altına saklamış, göğsü göğsüme tamamen sabitti. Bizden ötesinin henüz olmadığı suyun içinde, turuncu güneş yuvasına saklanmak üzereyken, parlak gözlerine vuran ışığın beni kutsadığı anların birindeydim.

Yaptıklarımızın mantıklı ya da mantıksız oluşu bu saatten sonra umrumda bile değildi. Birinin bizi görmesi, ayıplaması, arkamızdan konuşması ya da herhangi bir şey...

"Biz..." dedim sessizlik üzerimizde hakimken. Konuşmaya başlamamla yüzünü omzumdan kaldırmış ve gözlerime bakmıştı. "Biz ilk defa bu sahilde öpüştük."

Gülümsedi.

Dakikalarca gülümsemeye devam etti ve kıyamadığım gözlerinin korkakça ağlamaya başladığını farketmemle bitti.

"Özür dilerim."

Hıçkırıyordu küçüğüm, aciz gibi hissettim. Söylediğim her kelimemle onu üzüyor muydum? Aptal herifin tekiydim ben.

"Özür dilerim hiçbir şey hatırlayamadığım, seni bütün bunlarla yalnız bırakmak zorunda olduğum için. A-ama hissediyorum... İnan bana seni seviyorum, asla telafi edemeyeceğimi biliyorum ama Tanrı şahit seni seviyorum Taehyung."

"Umrumda değil." dedim tutmak istesemde tutamadığım yaşlarım ve yorgun boğazımla. "Hiçbir şey umrumda değil. İstersen hatırlama beni, sikeyim sadece nefes almamız bile yeter. Sana dokunabileyim, öpebileyim, kokunu çekeyim yeter. B-Ben seni o aptal depoda o halde gördüğümde neler hissettim biliyor musun? Bittik sandım, Jungkook tükendik sandım. Bıraktın beni sandım, bir aptalın ihanetiyle yerle yeksan olduk sandım. Ben benim için kendini hiçe saydın sandım, tüm bunlar benim için kolay mı sanıyorsun? Nefes bile almayı bilmeyen ruhuma ilaç olan o narin tenini kaybettiğimi sanmak kolay mı sanıyorsun?"

Epistle | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin