21

6.6K 227 18
                                    

OY VE YORUMLARINIZLA BANA DESTEK OLUR MUSUNUZ?

BOMBA BİR BÖLÜM OLDUUUU İYİ OKUMALARRRRR 💖💖

Son 2 hafta sanki o 1 sene hiç yaşanmamış gibi geçmişti Doğukan buraya yavaş da olsa buraya alışmıştı alışamadığı şeyler Kars'da ki kadar zor görevlere gitmemek, sürekli karakolda ve karakol çevresinde yeni başlayan jandarma erlerine eğitim vermek ve yavaş yavaş yüzünü gösteren aşırı sıcaklardı. Her gün üniformanın içinde piştiğini söyleyip sitem ediyordu. Doğukan gibi Emre de o iki şeyden şikayetçiydi Çisem zaten bu iklime ve şehre alışık olduğu için sorun olmamıştı ayrıca ailesine de 1 saat uzaklıkta olduğu için ayrıca mutluydu onun da tek problemi henüz Emre ile olan ilişkisini ailesine söylememiş olmasıydı. Emre sürekli söyle babana isteyeyim seni dese de Çisem bir türlü cesaret edemiyordu babası ne kadar iyi bir insan olsa da cesaret edemiyordu işte ama Emre kafasına koymuştu gidip istemeyi. Dün sabah Çisem karakolda işinin başında iken eve gelip Çisem'e evlenme teklifi edeceğini söylemişti. Şimdi ise Emre ile bir saat uzaklıktaki Alanya merkezde çok güzel bir restorandan yer ayırıp teklif için son ayrıntıları ayarlıyorduk. Yüzüğü meğerse Kars'ta almış Emre ama bir türlü teklifi edememiş. Sabahtan beri bir oraya bir buraya koşturup nihayet bitirmiştik hazırlıkları. Doğukan ise Çisem'e bana bir sürpriz yapacağını ve beni bir şekilde o restorana getirmesini söylemiş. Saat akşam üzeri beş gibi Çisem beni arayıp merde olduğumu sordu bende merkezde birkaç işimin olduğunu söyledim. Orada beklemeli ve beraber yemek yemek için bir restoran ayarladığını söylemişti. Ah benim güzel kızım ava giderken avlandığını bilmiyordu. Restoranın yakınlarında bir yerde Çisem'i beklerken arabasıyla önümde durup "hadi beni takip et çok güzel bir yere gidiyoruz" dedi. Bende gaza basıp onu takip ettim onun için ayarladığımız mekana doğru o önde ben de arkada ilerliyorduk. Restoranın önüne ikimiz de arabaları park edip içeriye girdik. Emre ve Doğukan masada oturmuş bizi bekliyordu. Çisem masaya bakıp ardından bana baktı "Doğukan senin için hazırlamış bende sürpriz bozulmasın diye küçük bir yalan söyledim" dedi. Bende kocaman sırıtıp "hayır güzelim biz sana yalan söyledik Emre sana hazırladı şimdi ise Doğukan ve buradan gidip sizi baş başa bırakacağız" dedim. Çisem şaşkınca bana bakıp "hayır ya kesin evlenme teklifi edecek" dedi. Küçük bir kahkaha attım "neden istemiyor musun?" dedim. Çisem derin bir nefes alıp "bilseydim daha güzel giyinirdim" dedi. Elim ile sırtına dokunup "hadi hadi yürü çocuk seni bekliyor" dedim. Çisem yavaş adımlarla masaya giderken Doğukan masadan kalkıkıp yanıma geldi. Elimi sıkıca tutup "evet aşıkları da bir araya getirdiğimize göre biz de baş başa kalabiliriz" dedi. Kocaman gülümseyip ona baktım "güzel bir restoran biliyorsan gidelim açım vallaha" dedim. Doğukan başını aşağı yukarı sallayıp "elbette hanım efendi gidelim" dedi. Şımarık bir çocuk gibi ona baktım ikimizde restorandan çıkıp arabalarımıza bindik. Doğukan önde ben arkada gidiyorduk sahil yolunda durup indi arabadan. Bende arabayı durdurup İndim, Doğukan bana bakarak "ayakların kumlara değerek yemek yemek ister misin?" dedi. Başımı hızla olumlu anlamda sallayıp onu takip ettim. Merdivenlerden inip sahile indik ileride bir masa vardı etrafı güllerle ve mumlarla süslenmiş şık bir masa. İma ile Doğukan'a baktım "nerden çıktı bu?" dedim gülümseyerek. Doğukan hiçbir şey demeden elimden tutup beni masaya doğru çekiştidi. Masanın yanına geldiğimde elimi bırakıp sandalyeyi çekip "otur lütfen" dedi. Gülümseyip oturdum sandalyeye o da karşıma oturup bana baktı "seninle hiç romantik bir yemek yiyemedik. Madem bu yaz aşıkları şehrine geldik biraz romantik anımız olsun" dedi. Gülümseyerek "olsun bakalım" dedim, Doğukan eliyle garsonu çağırıp bana baktı "ne yiyelim, buranın mantarlı steaki çok güzelmiş deneyelim mi?" dedi. Başımı olumlu anlamda sallayıp "olur yiyeyim Tuğrul mı söyledi?" dedim. Doğukan başını sallayıp "evet o söyledi" dedi. Garson küçük kadehlere suyumuzu doldurup siparişleri aldıktan sorna ayrıldı yanımızdan. İkimizde sessize oturmuş denizi izliyorduk, ne kadar süre geçti bilmiyorum ama garsonun yemeklerimizi getirip, şarap kadehine de kırmızı şarap koyması ile birbirimize baktık. Doğukan şarabından bir yudum alıp "ne çok sustuk biraz konuşsak ya" dedi. Bende gülümseyip "evet biraz öyle oldu. Deniz falan biraz daldım" dedi. Doğukan da gülümseyip "ben uzun zaman sonra senin yanımda, böyle baş başa kaldığım için daldım. Bu arada bir şey vereceğim sana" diyip sandalyede asılı olan ceketinin cebinden bir kutu çıkardı. Ben merakla onu izlerken kutuyu masaya koyup "bir sene önce bir teklif sunmuştum sana eğer hala fikrin değiştirmediysen bu yüzüğü sana aldım" dedi. Heyecanla kutuya ve Doğukan'a baktım "sanki son bir seneyi yaşamamışız gibi. Her şey rüya gibi Doğukan sanki birisi çıkıp uyandıracak beni ödüm kopuyor" dedim. Doğukan gülümserken yüzüğü kutudan çıkarıp parmağıma taktı. Yüzük çok güzeldi her şey nasıl da böyle kolayca eskiye o mutlu günlerimize geri dönmüştük. Doğukan elime bir buse bırakıp ayağa kalktı "bu dansı bana lütfeder misiniz güzel bayan?" dedi. Kocaman gülümsedim "elbette bayım" dedim. Birbirimizin gözüne bakarak çalan kemanla dans ediyorduk taki o sese kadar. Bize birkaç metre ötede iki adam elinde silahlarla bize bakıyordu, uzun boylu genç adam gözlerini kısarak "yüzbaşı amcamın selamını getirdim" dedi. Doğukan beni arkasına alıp adamlara baktı "kimsiniz lan siz?" diye bağırdı. Uzun boylu genç öfkeli çehresini bozmadan "Hüseyin'i, amcamı hatırladın mı? Köşeye sıkıştırıp erkekliğini eline verdiğin amcamı" dedi. Ben koktu ve şaşkınlıkla onları izlerken Doğukan sinirle "amcan denilen iblisin yaptıklarından haberin var mı? O kızı yaşındaki kadına tecavüz etti. Ben de hak ettiği cezayı verdim" diye bağırdı. Genç adam bize doğru birkaç adım attığında Doğukan beni iyice kendi arkasına sakladı. Adam birkaç adım ötemizde tam karşımızda durdu "amcama demişsin ki 'polise adını verirse tüm sülaleni hadım ederim' amcam sözünü tuttu bunu iki adam gibi aramızda halledeceğiz" dedi. Bir anda kolumdan birisinin beni çekmesi ile korkuyla çığlık attım. Doğukan bana ve beni çeken adama bakıp "hani aramızda halledecektik" diye bağırdı. Beni çeken adamın başıma tabancasını dayaması ile tüm bedenim korkuyla titredi. Genç adam Doğukan'a bakıp "eğer benim dediklerimi yapmazsan kızı acımdan öldürtürüm. Şimdi sesini çıkarma ve bizimle gel" dedi. Ben çaresizce göz yaşları içinde Doğukan'a bakarken Doğukan genç adama bakıp "kızı bırak nereye istersen geleceğim" dedi. Adam gür  bir kahkaha atıp "merak etme sözümü dinlersen kızı dağ salim evine götürürüz" dedi. Doğukan sinirle nefes alıp "önce kızı evine götür. Gözlerimle göreceğim sonra da seninle geleceğim" dedi. Ben çaresizce ağlarken başımdaki silah birdenbire geri çekildi ama hala adam beni sımsıkı tutuyor kıbırdamamı enngelliyordu. Genç adam gözlerini kısıp "sen ve kız arabaya binip kızı evine götür ben ve adamlarım seni takip ediyor olacağız eğer tek bir ters hareketin olursa o arabadan sen ve kız sağ çıkamazsınız şimdi kızı da al git arabana" dedi Doğukan'a. Doğukan yanıma gelip ellerimi tuttu, gözlerimin içine bakıp "sana bir şey olmasına asla izin vermem. Gerekirse ölürüm ama sana bir şey olmaz, şimdi seni evine götüreceğim ve yarın sabah hiçbir şey olmamış gibi hayatımıza devam edeceğiz" dedi. Konuşmak istemiyordum ama bir türlü ağzımı açıp konuşamıyordum. Sadece başımı salladım eğer konuşabilecek olsam o adamlara ne yaptığını neden böyle bir şey yaptığını soracaktım. Biliyordum Doğukan asla o adamlara zarar vermeden içeriye girmelerine izin vermezdi, Doğukan beni kollarının arasına almış arabaya doğru götürürken son kez arkama baktım o genç adam öfke ile bize bakıyordu. Arkamızdan bir adam o genç adama bakıp "Baran ağam onların gitmesine izin mi vereceksiniz?" dedi. Adının Baran oldoğunu öğrendiğim adam alayla sırıtıp "eğer Doğukan denen piç   dediklerimi yapamazsa birkaç saat sonra ikisine de en büyük cezayı keseceğim" dedi yüksek sesle. Doğukan arkasını dönüp onlara baktıktan sonra bana baktı "hiçbir şey yapamaz Aslı korkma ben varım yanında" dedi. Başımı göğsüne doğru yaslayıp yavaşça "biliyorum" dedim. Korkuyordum hemde deliler gibi, arabanın yanına geldiğimizde Doğukan beni kendi arabasına bindirip kendisi de sürücü koltuğuna geçti. Nasıl olur da kimse polise haber vermezdi etrafta restoranın çalışanları ve birkaç müşteri vardı belki de onları da tehdit etmişlerdi.

Sessiz bir yolculuğun ardından eve gelmiştik. Doğukan beni eve bırakıp "birkaç saat sorna geleceğim hiçbir şey olmayacak sana güzelim" diyip gitmişti. Çantamdan telefonumu çıkarıp Emre'yi aradım birkaç çalışta açmıştı. Hızlıca başımıza gelenleri ve Doğukan'ı götürdüklerini söyledim. Emre panikle Doğukan'ı ve o adamları bulacağını söylemiş ve telefonu kapatmıştı. Aradan birkaç dakika geçtiğinde Çisem beni aramış yanıma geleceğini Emre'nin birilerini arayıp acele ile restorandan çıkıp gittiğini söylemişti. Çisem de korkmuş neler olduğunu anlamaya çalışıyordu.

DOĞUKAN 

Evden çıktığımda biraz ilerde bekleyen Baran ve adamlarına doğru hızlı adımlarla yürüdüm. Tabancam da yanımda değildi ilk defa yanıma almamıştım şansıma küfürler ederken Baran'ın karşısında durdum "ne istiyorsun?" dedim öfkeyle. Baran sinsice gözlerini kısıp "burda köy içinde gerginlik çıkmasın gel boş bir yere gideceğiz" dedi. Sakin tavrı beni deli ederken hiçbir şey demeden eli ile gösterdiği arabaya doğru yürüyüp sürücü koltuğunun yanındaki koltuğa oturdum. Baran da gelip sürücü koltuğuna oturdu, o gaza basıp hızla ilerlerken arkamızdan adamlarının gelmediğini gördüm. Sinirle ona bakıp "adamların Aslı'nın kılına bile zarar verirse seni diri diri yakarım Baran efendi duydun mu beni" diye bağırdım. Baran istifini bozmadan yola bakıyordu "her şey benim emrimle olur. Kıza zarar vermelerini istemiyorsan sesini çıkarmadan bekle ki bende sinirlenmiyeyim. Eğer ki sinirlenirsem kızı tek kelimemle öldürürler" dedi. Öfkeyle dişlerimi sıkıp yola baktım başka çarem yoktu ne silahım ne de o adama zarar verebilecek bir şeyim vardı. Kısa bir yolculuğun ardından boş bir arazide durdu araba, Baran bana bakıp "in" dedi. İkimizde aynı anda arabadan inip karşı karşıya durduk, Baran gözlerini kısıp "o koruduğun kız kuzenimi öldürdü amcanın tek oğluydu. Amcam da kıza cezasını verdi sen ise intikam ateşine bir odun daha atıp amcamın ve eniştesinin erkekliklerini ellerine verdin. Şimdi sen söyle zarar verme sırası kimde?" dedi. Öfkeyle ona baktım "erkeklik çükde değil akıldardır. Eğer kuzenim daha 14 yaşındaki kıza tecavüz etmesiydi ölmezdi. Amcan ise oğlunu kimin öldürdüğünü daha bilemeden Aslı'dan bilip ona tecavüz etti. İkisi de kendilerinden yaşça küçük kızlara ilişti elleri. Söyle erkek dediğin adamlar suçsuz günahsız iki kızın iffetiyle oynadı. Amcan da, kuzenin de o adam da başlarına neler geldiyse hak ettiler ama ne Aslı ne de Asya başlarına geleni hak etmedi. Şimdi intikam sırası kimde diyorsun ya sırası falan yok bu işin amcan ve o adam cezasını çekecek sende burdan siktir olup gideceksin ve pis ellerini bizim üzerimizden çekeceksin anladın mı beni?" diye bağırdım. Baran başını olumsuz anlamda sallayıp "cık, cık, cık töreler böyle söylemez kana kan" dedi. Öfke ile dişlerimi sıkıp Baran'ın yüzüne bir yumruk attım. Yumruğun etkisi ile kafası yana düşerken burnunu çekip bana baktı "bu yumruğu cahilliğine veriyorum yüzbaşı. Eğer bir daha bana vurursan o kızın ölüm emrini veririm. Şimdi kes ahlak dersini beni dinle" dedi. Sinirle yumruğumu sıkıp ona bakıyordum, Baran ağzının kenarından akan birkaç damla kanı silip "eğer ölüm istemiyorsan, bu kan davası bitsin istiyorsan iki seçeneğin var birincisi kızı bize vereceksin iki gün içinde benimle evlenecek bu dava burda bitecek" dedi. Öfkeyle Baran'ın yakasına yapışıp "sen ne diyorsun lan!" diye bağırdım. Baran alayla sırıtıp "ikinci seçecek ise bu sabah bizimle Urfa'ya geleceksin amcamın kızı ile nikahın kıyılacak. Seçim senin yüzbaşı kız mı sen mi?" dedi. Ellerim yavaşça gevşerken Baran geriye çekilip yakasını düzeltti. Cebinden telefon çıkarıp birini arayıp sesi hoparlöre verdi, ne yaptığını anlamaya çalışıyordum telefon açıldığında kalın bir ses "emret ağam" dedi. Ne yaptığını anlamıştım Aslı'ya zarar verdirtecekdi. Hızlıca telefona uzandığımda telefonu geriye çekip "sen mi kız mı yüzbaşı?" dedi. Öfkeyle yutkundum, Baran'ın gözlerine bakıp "BEN" dedim. Aslı'ya söz vermiştim ona bir zarar gelmeyecekti gerekirse ucunda ölüm bile olsa onun yaşaması için çabalayacaktım. Baran telefonu kendine yaklaştırıp "kızın evinin etrafından çekilin Urfa'ya dönüyoruz yarın akşama düğünümüz var" dedi. Ne olacakdı şimdi ne diyecektim Aslı'ya nasıl bir başkası ile evlenecekdim hemde yarın akşam....

Öğretmen Hanım Ve Yüzbaşı (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now