18; hâlâ

177 32 45
                                    

Jeongguk

Ne tuhaftır ki onu yanımdayken özlüyordum.

Ve yine ne tuhaftır ki o hiç benim yanımda değildi.

Masaya oturup defterimi ve kalemimi önüme koyuvermiştim. Bir şeyler yazmam gerekliydi, yaşamaya yakışır kalmak için.

Artık yazılacak ne, denilecek neler vardı bilmiyordum ama bir şeyleri yenmek gerekliydi. Oysa bir şeyleri yenmek bile korkutucuydu gözümde.

Lâkin, korku bir yere kadardı. Korkudan vazgeçmek kendimden vazgeçmek demekti. Bana ve korkularıma alışmalıydım belki. Eninde sonunda gerçekleşecekti her şey, neye fayda olurdu bocalamak, kendi kendini yitirmek?

Defterin ilk sayfasına tarih atarak başladım.

Yedi Mayıs, Cuma.,

Hâlâ hissedebiliyorum. Onu yüreğimde gökler nasıl yıldızlarını taşıyabiliyorsa ben de taşıyabiliyorum. Onu derken bile adını söylemek ne zor.

Saklımda saklıdır, göz önünde olsa da.

Annem de hep "Keşke!" der. "Keşke bir şeyi, yalnızca tek bir şeyi! Yapabilseydin."

Oysa ben de çok isterdim, yapabilmeyi, taşıyabilmeyi, kaybetmemeyi; ellerimin olmasını ne de çok isterdim!

Ve keşke her şey istemekle sınırlı olsaydı. O zaman belki kimse kimseye düşman olmazdı, hırs içerisinde olmazdı veyahut kendisinden nefret etmezdi. Çünkü istemekle kalakalırdı her şey.

Ama bir yandan da insan sıkılırdı. Her şeyi kolaycana elde  etmekten başka arayışlar isterdi ama elde tutulacak hiç bir şey bulamazdı.

İşte bu yüzden yaşam yaşamaya layıktı., Anlamı buydu belki. Her şeyin dengi dengine olması ama eşit olmaması.

Aptal bir yaşam filozofu olduğumu demek istemiyorum, sadece doğruyu söylüyorum. Eğer bir ömür her şeyi elde etmekle geçseydi, insanlar elde tutulur bir şeyler ararlarken birbirlerini öldürürlerdi. Hâlâ herkes birbirini öldürüyordu gerçi fakat yaşamaya değer bir şeyler vardı.

Kelimeler ölmüş olabilir ama kalbim ve zihnim yaşıyor beyaz sayfa.

Dilimi ve ellerimi de alacağım günü sabırsızlıkla bekliyorum.

Umarım bir gün alabilirim ve bu beklemekle kalakalmaz.

Of! Of! Çok fazla şeyim var ama sanki hiç bir şeyim yokmuş gibi.

Acaba paralel evrendeki diğer benlerde feci durumda mıdır? Ben gibi?

Belki beni yaratan Tanrı, benim gibilerini de yaratmıştır. Bahtımız aynı mıydı ki onlarla?

Mayıs yedi ne tuhaf bir zaman dilimi, sanki yaşamayı unuttuğum bir dönem var eskilerde. Gerçekten de paralel evrende ikizim var mı? Oysa bu hisler nedir; meçhul.

Hep aynı olmamalı, hep hisler bu kadar kötü olmamalı. Ah, ne de çok merak ediyorsundur neden böyle olduğumu beyaz sayfa? İşte ben de en çok bundan korkuyorum. Bir gün korkularımı söylemekten korkuyorum. Çünkü o gün korkular gerçekleşmiş ve gitmiş olacak.

Korkularımın gitmesi de korkunç, zirâ o gitmesin yeter. Ama o gitmez bilirim.

Beni sevse de, sevmese de gitmez. Yüreği çok büyüktür, elle tutulur bir ruhu vardır.

Ancak benim ne yüreğim büyüktür, ne de elle tutulur bir ruhum vardır.

Benim hiçliklerim çok vardır yalnızca.

ma solitude, yoonkookWhere stories live. Discover now