14; çok yazık etmişsin

166 32 44
                                    

Gece bitmişti ve gün aymıştı. Koltukta uzanır haldeydim, o ise odasındaydı. İlk defa uyumak bu kadar zor gelmişti, zihnimdeki sesler susmuyordu.

Elinde kitapla salona doğru gelen ona göz diktiğimde bana bakmaya tenezzül etmeden sandalyeye oturmuştu.

Uzun bir vakit geçti böyle biz neden hep gariptik? Saat sabah yediyi gösteriyordu, okul tatildi ama erken uyanmaya alışmıştık ki.

"Jeongguk." dedim sıkılarak. Kafasını bana çevirmedi, gözünü kitaptan ayırmadı ve kulaklarını bana açmadı. Gülümsedim her şey normalmiş gibi.

Bir süre cevap da vermedi ama ben bekledim. Ve beklemek cehennemdi.

Onun gibi kaçmak nasıldı acaba? Acıdan ölse bile gidebilirdi, çünkü zoru karşısındakiyle değildi., sorunu kendisiyleydi.

Kendisini kimseye yakıştıramıyordu, kendisiyle mutluluğu yarıştıramıyordu.

"Jeongguk." dudaklarımdan tüy gibi uçuyordu sesi, kanadı kırılmış bir kuş tüyünü dilimle yaşatan bendim sanki. Adını yaşatıyordum.

Duymaktan bile kaçar olmuştu, ne garipti ki onun gibi insanlar bir köşeye sıkışmış kendisine her suçu hüküm giydiriyorlardı.

Ama böyle yaşanmaz ki.

Gerçeklerle barışık olmadıktan sonra ne önemi kalır doğruların? Varsın yoksun yalan olsun! İnsan gerçeklerle küs olacaksa koyver yalan olsun.

Çünkü bu şekilde yaşanamaz.

Yaşamak nefes almaktan, kalbin atmasından ibaret değil; kendisine ait hissetmiyorsa insan, hayat ne ki!

Oysa ki kendileri kuruntular yaratıyorlar, kimse onları eziklemiyor, kimse arkalarından iş çevirmiyor, kimse de onlara yalan atmıyor. Ama kendileri bunların hepsini kendilerine yapıyorlar.

Ne yazık ki gerçeklerle yaşıyoruz diyerek yalanlar ile yaşadıklarını bilmiyorlar. Demiştim ya, asıl meçhul olan bilinmezliklerdir diye.

"Jeongguk."

"NE VAR!" elindeki kitabı yanındaki masaya koyarak sinirle ellerini dizlerine vurdu. "Ne istiyorsun?!" gözleri infialle gözlerime ateş püskürüyordu. Ve ateş kelebeği yakıyordu.

"Sadece ne yaptığını soracaktım."

"Aptal mısın yoksa kör müsün? Kitap okuyorum işte!"

Kafamı iki yana sallayarak inkar ettim. "Neler hissediyorsun, neler düşünüyorsun? demek istemiştim." oflayarak dizine vurduğu ellerini yine birbirine kenetledi.

"Benimle daha fazla dalga geçme."

Yattığım koltukta oturur pozisyona gelmiştim. "Seninle neden dalga geçeyim? Bunca zaman yanında sadece dalga geçmek için mi durdum?"

"Evet!" cevabı kesin ve netti. Beni görmek istediği gibi görüyordu. Esasen kendi hak ettiğini düşündüğü her şeyi kendisine yapıyordu ve suçu bana yığıyordu.

"Sen beni hiç tanımamışsın!" dedim ve sustu.

Onca olana rağmen, bilhassa yazdığı satırları okumama rağmen hala ona samimi olmama yakınıyor ve şaşırıyordu. Ama olması gereken buydu, değer verdiğinin yanında nasıl durmanın önemi yoktu., Karşındakinin seni nasıl gördüğüne bakmamalıydı insan, onu o olduğu için sevmeliydi.

"Sadece git. Gitmek bu kadar mı zor?" Senin için kalmak bu kadar mı zor?

Umarım bu soruyla hiç karşı karşıya gelmem.

"Her insan için zor olmalı." Senin için en kolayı, biliyorum.

"Değil. Her olgu herkese uyacak diye bir şey yok. Olmasına da gerek yok."

"Hala kusuyor musun?"

Sesli bir biçimde güldü "Aklımı yitiriyorum, neden böylesin?!" Neden hislerimi biliyor olmana rağmen böylesin? demek istiyordu.

"Kusmuyor musun?" Tekrarladım.

"Bu seni neden ilgilendirir?"

"Çünkü biz yakınız." Arkadaşız demedim.,

Gülüşünü keserek ciddiyetle bana baktı. "Kusmuyorum." diye cevap verdi. İçinde bir şeyler patlıyor olsa da kabuğu onu koruyordu.

"Sevindim. Daha iyi olacağız umarım."

"Kendimle iyi olabilirim, seni ilgilendirmez. Yeter artık! Git."

"Hoseok'u tanımıyordum bile! Ama sen hala kuruntular içindesin ve bana git diyorsun! Şuan da onunla çıkıyorum biliyor musun? Ve bu hiç bir şey ifade etmiyor. Hayatımda ilk defa bir alfa bana bir şey hissettiremiyor! Madem gerçekleri bu kadar seviyorsun! Al bakalım sana gerçekler! Ayrıca ondan ayrılacağım ve son olarak; sen koskocaman bir aptalsın!"

Oturduğu sandalyeden ayağa kalkarak "Bu beni zerre ilgilendirmez. Umurumda değil."

Arkasını dönüp salondan çıkacakken ona bağırdım tekrardan. "Evet! Bu seni zerre ilgilendirmez ama ilgileniyorsun! Ve deli gibi merak ediyorsun!" Duraksadı.

"Gerçekleri sıralıyorum sana? Olmadı birde defterini okumamı ister misin? Zirâ o her şeyi en fevkâlâde bir biçimde açıklıyor!" bana doğru dönerek yanıma o denli hızlı adımlarla gelip yanımdaki defteri alıp geriye gitmişti ki, onun yerine bu sefer ben duraksamıştım.

"Kes sesini! Gerçekler, gerçekler... Sikeyim onları! Yalanları da sikeyim!"

"Susmayacağım. Susarsam çığlık atarsın! Biz neden ölelim ki? Kelimeler ölsün!" oflayarak dolan gözlerini kırpıştırmıştı.

"Yoongi," adım döküldü dudaklarından, kırık dudakları buz tutar gibi birbirine birleşmişti ve devam etmişti yaşamayan kelimelerine. "Çok yazık etmişsin."

Kaşlarımı çatarak ne demek istediğini kavramaya çalıştım.

"Neye?"

"Bilmiyorum ama sen bir şeye çok yazık etmişsin ya da edeceksin. Hislerim en büyük korkumdur."

Ya da edeceksin.

.,

03

Oups ! Cette image n'est pas conforme à nos directives de contenu. Afin de continuer la publication, veuillez la retirer ou télécharger une autre image.

03.05.2021, pazartesi

ma solitude, yoonkookOù les histoires vivent. Découvrez maintenant