5; daha önce hiç olmayan

255 40 134
                                    

"Bitti." elindeki ceketi kollarım arasına atıp beni ardında bırakarak yürürken mahkeme salonunun kapısından Taehyung da tebarüz etmişti. Jeongguk'un umursamaz tavrına afallarken arkasından koşturmuştum. "Yavaşlasana!" omuz silkerek merdivenleri inmeye başlamıştı. Kaba botları yere vura vura akse yapıyordu. Oflasam da, sızlansam da dışarıya çıktığımızda da hızlıydı. "Amacın ne? Yeterince uzaklaştık zaten." adımlarının durakmasıyla ürktüm. Bana dönerek infial gözleriyle konuştu. "Sana peşimden gel diyen yok!"

Bir müddet sonra öyle bir hızlı yürümüştü ki üzerime, sert adımlarından dolayı arkaya sendelemiş ve sırtım arkamdaki çıkmaz sokak duvarına hiddetle çarpmıştı. Korkmuştum. Zirâ feromon kokusunu evvelden hiç böylesine derinden hissetmemiştim. Çok sinirli, infial dolu, kızgındı. Dibime girdiğinde yüzüme nefesi vurmuş ve yanımdaki duvara yumruk atmıştı. Diğer eliyle kollarımdaki ceketini alıp hiç bir şey demeden yürümeye devam etmişti. Lâkin, bu çok yavaş bir yürüyüştü. Hızlı değildi.

Yüreğimdeki korku uçup gitmemişti, yerinden çıkacakmış gibi çarpıyor, ritmi kulaklarıma kadar geliyordu. Mırıldanışı kulağıma gelmeye başlamışken bir şey söylemesini bekliyordum arkasında. Onu takip etmeye devam ediyordum ne pahasına olursa olsun. Ayağıyla yerdeki taşa vurduğunda yine korkmuştum. Feromonu çok fazlaydı.

"Hayır yani anlayamıyorum. Bana göre hareket etmeyecekseniz neden yanımdasınız? Kendi kararınıza göre kendiniz hareket edin." kafamı iki yana salladım. "Sana göre hareket etmek zorunda değilim. Ortak hareket etmeliyiz biz arkadaşız." yumruklarını sıkmıştı, genizinden çıkan hırıltıya karşın biraz daha uzaklaşmıştım kendisinden. Bayağı bir uzağındaydım ama seslerimizi duyabiliyorduk.

"Ortak hareket edilecek bir durum yok ortada aptal. Ben hızlı yürümek istedim ve yürüdüm. Senin de sülük gibi arkamdan bana yapışmana gerek yoktu." kırılmıştım. "Ben sana sülük gibi yapışmadım Jeongguk. Terbiyeni takın. Düzgün konuş!" kahkaha attı. "Sülüksün. İstenmediğinde de hep sülük gibisin."

Bir an arkasına ceketini fırlatmıştım hızla. Sırtından doğru ayaklarına kayıp düştüğünde duraksamıştı. "Sen aptalsın! Aptal olduğun kadar da ne dediğini bilmeyensin!" arkasını halen dönmezken konuşmaya devam etmiştim. "Ayaklarını bile kullanamayansın, sakatsın. Dimdik ayakta bile yürüyemiyorsun. Kambursun, yüreksizsin. Sonra da sızlanıyorsun bir şeyi bile elimde tutamıyorum diye. SEN HAK EDENSİN, SEN EN ÇOK İSTEMEDİĞİNİ HAK EDENSİN!" bağırtıyla söylediklerimden sonra uğultu oldu kulaklarımda, sessizlik belitleşmişti.

Bana doğru dönerek uzaktan gözlerimizi birleştirmişti. Kırmızılaşmış koyu gözlerinden korkmuştum. Ona karşı içimde ilk defa itimatsızlık, güvensizlik olmuştu. Ve tedirgindim. Hıncını benden çıkarmasından, kokusundan korkuyordum fakat yine de konuşuyordum.

Derin bir nefes aldı karşımda ancak veremedi. Yerdeki ceketini alarak "bir süre konuşmayalım." dedi. O an, zaman mütereddit etmiş misali ben de olduğumda yerde duruvermiştim. Bir süre konuşmayalım. Arkasından gidişini izliyordum. Çok kırgındı ve ben onu öfkelendirmiştim. Şimdiyse ona kızamazdım ki. Hep mızmızlanıyordum, susmadan duramıyordum. Bugün Taehyung ile boşanmışlardı fakat ben yine de kendi derdime düşmüştüm.

Eve gittiğimde de düşünüyordum. Defterleri karalıyor, ne yaptığımı dahi bilmiyordum. Ne yapıyordum? Bekliyordum belki de. Gelecekti, biliyordum. Onu bilmeyi bile biliyordum.

Saat ilerlerken koltukta uzanır durumdaydım. Jeongguk'un bugünkü feromanları hala burnumdaydı. Tefekkür ettikçe korkuyordum. Üzerimde büyük bir tesir bırakmıştı. O böyle birisi değildi. Acaba şuan da neredeydi, ne yapıyordu? Her gün bu koltukta uzanarak onu mütefekkir ediyor, onu bekliyordum. Gariptim sanırım. Önceden umursamazdım ama artık bu benim takıntı haline getirdiğim bir şeydi. Onu beklemek, onu düşünmek, hatta onun adına bir şeyler yazmak.

ma solitude, yoonkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin