15; yalancı

175 35 28
                                    

Jeongguk

"Bir köşeye sinmişsin ve kendinden bile bağımsızsın, niçin dünyaya dönmüyorsun?"

Yoongi, her şey normalmiş gibi davranıyor, konuşuyor ve bakıyordu. Oysa ki benden nefret etmesi gerekmez miydi? Hislerimden, öldürücü kelimelerimden, ne diye nefret etmiyordu?

Elimdeki Milena Mektuplar'ı okumaya devam ederken, bir yandan da onu dinliyordum.

"Keşke her şey daha farklı olsaydı.," diye fısıldadı, duymadığımı sanarak. Dudaklarım buruk bir gülümseye döndüğünde kalbimden bir hissin uçurumdan aşağıya atladığını hissettim.

Benden bakışlarını hiç çekmiyordu. Ne görüyordu ben de, neleri hissediyordu baktıkça, merak ediyordum. Nedensiz her ayrıntısını merak ediyordum.

Evliyken bile onu merak ediyordum.

Taehyung, benim bir bahanemdi ve ben bu bahaneye hiç kanamadım. Hayatımda bir kere olsun bir yalana öle öle inanmak istedim fakat olmadı, olduramadım. Ama yine de kırgındım, içimde asırlık bir yük vardı ve nasıl taşıdığımdan bir haberdim. Hiç geçmeyecek olan bu kaçma hisleri, beni benden bile alıkoyuyordu.

Ağır olan hislerim değildi, ağır olan bendim. Ve ben beni taşıyamıyordum.

"Jeongguk," dedi. Ses etmedim. Bekledi ama yine de tek bir kelime çıkmadı ağzımdan. Demek istediğim şeyler diyemediklerimdi ve ben diyemiyordum.

İç çekti. "Sen beni çok yanlış anlıyorsun. Hakkımda hep yanılmışsın."

"Sana acımadım. Tam tersine sen benim hayatımda gördüğüm en güzel adamdın. Senin gibi olmak istedim, tanıdıkça, gördükçe, ben sen olmak istedim. Yanındaydım çünkü sana değer veriyordum. Biliyorum bu kelimeyi sevmiyorsun ama arkadaşımdın. Ve onca şeyden sonra aniden defterini buldum. Adına aşk bile koyamadığın hislerini öğrendim ve aşk kadar basit olamaz yazıyordu. Yüreğin çok güzel, dillere destan." başımı kitaptan çevirip gözlerimi gözleriyle buluşturdum. Titriyordum, yavru bir bülbül gibi belki, yuvasını kaybetmiş bir karınca gibi belki. Ama feci bir şekilde her hücrem titriyordu.

"Beni ne manada sevdiğin önemli değil ki. Neden senden gidecekmişim? Seni sen olduğun için seviyorum. Jeongguk olduğun için. Başka Jeongguk'u nerede bulurum ki? Bilmiyorum, bilemiyorum. Hislerinden korkmuşsun. Seni sevmek zor olmamalı, seni sevebilirim. Her türlü sevebilirim." gözlerine bakan gözlerini tereddütle gözlerimden çekti. Başka yerlere baktı.

Seni sevmek zor olmamalı, seni sevebilirim.

Kitaba geri çektim bakışlarımı.

"Lütfen," diye fısıldadı. "Çekme gözlerini benden," hıçkırdığında ağlıyor olduğunu fark etmem kısa sürmemişti. Bir süre duraksamıştı, ona bakamıyordum.

"Gözlerini bana ait yap, lütfen."

Yine bakmadım. Bakamadım. Bakamıyordum. Onu kirletecekmişim gibi hissediyordum, içimde pis bir illet vardı sanki; ölüm gibi. Onu boğmak istemiyordum, yanına yakışır kalamıyordum. Varlığım varlığına yakışmıyordu.

"Yalanı sevmiyorum diyorsun! Gerçekleri seviyorum diyorsun! Ama en büyük yalancısın ki sen! En çok da kendi yüreğine yalancısın! Yalancı olmasaydın, benimle en başında arkadaş olmazdın!"

Kitabın diğer sayfasını çevirerek ezbere bildiğim satırlardan gözlerimi ışık hızında geçirdim.

Bazen bazı şeyler olması gerektiği zaman da olmalıydı.

Ama ben onu olması gerektiği zaman da sevememiştim. Sevgi bile değildi, öyle bir duyguydu ki, cennette hiç var olmamış ateşi hissediyordum sanki.

ma solitude, yoonkookWhere stories live. Discover now