3; sus dedi ve sustum

302 45 38
                                    

Elimden alınan kitaba mukabeleyle karşımdaki iki çift göze bakmıştım. "Çok kitap okuyorsun sen. Sana kitap okumak yasaklanmalı!" sırıttım. "Fark etmiyor musun sen acaba? Vakitler, dakikalar, saatler geçiyor ve sen okuyorsun. Neden?" iç çektim benden büyük gözüken alfaya. "Nedeni mi varmış bunun? Kitap okumak, insanın kendisini okumasıdır. Hem versene sen şu kitabı bana." kafasını iki yana salladı. Tanımıyordum ancak bu okuldan olduğu belitti. "Niçin?" elindeki kitabı sallayarak "hep aynı kitap."

Şaşırtmıştı beni. "Neden tek bir kitaba bakaduruyorsun? Bu biraz garip? Ya da sen garipsin... Hm?" sıkıldım ve ofladım. Gözlerimi gözlerinden çekerek sandalyeden kalkıvermiştim. Elindeki kitaba bir bakış daha atıp konuşmuştum. "Garip olan sensin. Tanımıyorsun bile beni!" gülüşüne kıl olmuştum. Şaka mıydı? "Ama aynı okuldayız."

"Seni tanımıyorum." diye tekrar ettim. Ne kadar meçhuldü. "Peki o halde. Ben Namjoon." elini bana doğru uzattığında selamını reddetip "bana kitabımı ver." demiştim. Tanışmak istemiyordum veyahut daha fazla konuşmak. "Hayır." yerde duran sırt çantamı alarak yanından geçip gitmiştim. Zaten kütüphanenin kitabıydı. Pek de bir önemi yoktu, hep aldığım kitabın farklı yayımcılarıydı. 'Genç Werther'in Acıları'

Arkamdan bağırarak bana seslenmişti. "kitabın bana emanet."

Alfayı ardımda bırakarak bahçeye inmiştim. Gözlerim Jeongguk'u ararken bulamamıştı. Beklemek yerine telefonla aramıştım. Hemen açmasına karşın gülümsemiştim. "Neredesin?" konuşmaması üzerine tekrar etmiştim. "Taehyung ileyim." neden onunlaydı ki? "Neredesiniz peki?" dedim. "Okulun yanındayız." şaşırmıştım burada olmasına. Telefonu kapayıp kapıdan dışarı çıktığımda gözüme ilişmişlerdi.

"Ne yapıyorsun acaba burada?" Taehyung'u görmezden gelerek Jeongguk'a yönelmiştim. "Taehyung beni görmeye gelmiş, konuşuyorduk öyle." alayla gülmüştüm. "Komik olan ne anlamıyorum." Taehyung bana göz devirerek söylendiğinde nispet olsun diye daha çok gülümsemiştim. "Her şey." yaslandığı duvardan sırtını çekerek oflamıştı. "Birisi de sensin." omuz silkerek "en çok sen." demiştim. Jeongguk araya girerek "Yoongi senin işin yok mu ha?" infial hale gelsem de belli etmemiştim. Taehyung varsa ben yoktum zaten. İstenmiyordum da. Yüreğimde keskin bir hınç hissetmiştim. "ELBETTE Kİ VAR!" diye haykırmıştım lâkin, boşaydı. Çünkü bir işim yoktu.

"O halde görüşürüz?" hala sorgularcasına bana bakıyordu. Başımı sallamakla yetinip arkamı dönüp yürümeye başlamıştım. Onu istemeyeni istiyordu. İkimize eşit olmak yerine onu seçip duruyordu. O varsa ben yoktum, yoktum ve yoktum! Niçin böyleydi? Sevmediğini de söylüyordu ama bes belli seviyordu ki. Bir de en yakınıydım.

Eve gitmiştim. Yeni aldığım dergilere göz gezdirmiştim. Ödevlerimi yapmıştım. Ve şimdi tavana bakıyordum. İçimdeki boşluk dolmuyordu, boşluklar çoğalıyordu. Fiiliyatlar dahi dolduramazdı. Tekasüf eden tek şey benim duygularımdı. Ama duygularımın ne olduğunu da bilmiyordum. Bir şey vardı ama neydi? Hissediyordum fakat niçin? Bana ne oluyordu ki? Jeongguk'a dikkat ettiğim andan beri, onu fark ettiğim, onu görebildiğim andan beri, sekiz gündür bu durumdaydım. Ömrümde hiç düşünmediğim kadar düşünüyor, hissetmediğim kadar hissediyordum. Boşluklar ve hiçler artıyordu, geriye sadece yalnızlıklar kalıyordu.

Sekiz gündür, her hafta yaptığım gibi bir alfayla tanışmıyordum. Bir sevgili edinmiyordum. Öpüşmüyor ya da ilerisini yapmıyordum. Ben değişmiştim. Tavana baktığımda dahi dimağım dolup taşıyordu. Öylesine bir ağaca bakmak da çok şeye daldırıyordu beni. Düşlerim gerçekliği esir alıyor gibiydi. İnfiale kapılıyordum. Ben eski ben değildim. Ben eski beni istiyordum. Ben bu beni beni sevmemiştim...

Melül bir şekilde gözlerimi kapayıp açtığımda hala her şey aynıydı. Ne başlayan bir şey, ne de biten bir şey vardı. Yalnızca çok şey vardı. Güldüm kendime bir deli gibi. Ya da bir aptal? Neler diyordum ben bana?

ma solitude, yoonkookUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum