1.2

659 83 32
                                    

donghyuck için her şey üst üste geliyordu. ilk şu üvey babasıyla yaşadıkları sonra da mark'ın öpücüğü... kesinlikle banyoya kaçıp kendini kilitlememişti kesinlikle. neyse şuan banyonun aynasından kıpkırmızı olmuş yüzünü inceledi. o anlar gözünün önüne gelince bir tuhaf oldu. cebindeki telefonu çaldı donghyuck hızla açtı.

"lee donghyuck ile mi görüşüyorum?"

"evet benim buyrun."

"emniyetten arıyoruz, bay mark ve sizin acil karakola ifade vermek için gelmeniz gerekiyor."

"peki bayım geliyoruz."

telefon kapandı.

donghyuck aynaya bakıp kendine çeki düzen verdi. yavaştan banyodan çıktı. mark hala onun bıraktığı gibi odadaydı.

"şey... hyung sana bir şey söylemem lazım."

mark parlayan gözlerle hyuck'a baktı.

"hyung emniyetten aradılar ifade vermemiz gerekiyor." yüzü düşmüştü mark'ın. bir cevap bekliyordu az önce olanlar için en azından tepkisini ölçmek istiyordu. umduğu gibi olmayınca üzüldü doğal olarak.

"tamam, hadi çıkalım."

"hyung ben üzerimi değiştireyim sen bekle beni dışarda."

mark kafasını sallayıp dışarı çıktı.
salonda beklemeye başladı. biraz beklemenin ardından  donghyuck'ta geldi ve hemen çıktılar.

sessizce durağa yürüdüler. bu sessizlik emniyete kadar devam etti.

ilk ifadeyi donghyuck vereceği için mark omzunu patpatladı esmer gencin.

"korkma tamam mı?"

donghyuck hafifçe gülümsemiş kafasını sallamıştı.

ve ifade odasına girmişti.

yine bir beklemenin ardından mark'ta ifadesini verip çıkmışlardı emniyetten.

"donghyuck..." mark sonunda konuşmaya başladı.

donghyuck utandığı için mark'ın yüzüne bakamıyordu.

"aç mısın? birşeyler yemek ister misin?"

donghyuck kafasını olumsuz anlamda salladı.

"olmaz hyuck aç kalma hadi gel." mark donghyuck'un kolunu çekiştirdi ve bir kafeye soktu onu.

"ne yemek istersin? pizzaya ne dersin? ortaokuldayken çok severdin. hadi pizza söyleyelim." garsona işaret edip iki adet pizza söyledi.

donghyuck duyduğu şeyle gözlerini açmıştı.

"bir dakika mark sen benim ortaokul zamanımı nerden biliyorsun?"

mark kırdığı potla kendine kızarken masanın üzerinde çalan telefonuna teşekkür etmiş arayan kişiyi görünce içinde lanetler okumuştu.donghyuk kim arıyor diye bakınca ekranda "sevgilim" yazısını görünce acıyla gülümsemişti.

mark açmayınca tekrar tekrar çalmaya devam etti.

"hyung belki önemli bir şeydir aç lütfen."
donghyuck içindeki şeyleri anlatamıyordu. acıyordu canı hemde fazlasıyla.

mark açtı telefonunu.

"efendim"

"ne demek takma tırnakların bitmiş? sanki çok önemli bir şey"

"seninle uğraşamam şu an senden daha önemli biriyle ilgilenmem gerek."

"bence de bitsin hatta ben senden ayrılıyorum."

"beni böyle mi tehdit ediyorsun merak etme birazdan ona olanları kendim anlatacağım sen kendini hiç yorma."

"..."

telefonu kapattığında karşısındaki bedenin bir yere dalmış düşündüğünü gördü. kafasını toparlıyor diye düşündü ve en iyisi söze girmek olduğunu düşündü.

"ortaokuldaydık hatta seninle çok yakın arkadaştık. 7 veya 8'dik pek hatırlamıyorum."

"ne?"

"beni bölme nolursun. neyse, sana olan hislerimi açtığımda beni nasıl aşağıladığın hatta nasıl alay ettiğin hala gözümün önünde." burukça güldü. "ben senin o yüzünü ilk defa görmüştüm. beni o kadar aşağılamıştın ki, o gün senden nefret ettim ve senden hep intikam almak istedim. sonra ne şans ki babam annenle evlendi. ben senin annenle evlendiğini bilmiyordum. düğün günü seni görene kadar. dedim ki hadi mark eline bir fırsat geçmiş bunu iyi değerlendir sonra seni biraz araştırdım. hakkında bir kaç şey öğrendim. renjun'i, sungchan denen iti seolhyun'a karşı olan ilgini. renjun ve sungchan bana fayda sağlamayacağımdan bende seolhyun'la yakınlaştım sonra da sevgili oldum ve seolhyun senden intikam alacağım için onunla sevgili olduğumu biliyor. o gün onun sınıfta beni öptüğü zaman ki yüzünün ifadesi hala aklımda. onu nasıl deli gibi kıskandığını hatırlıyorum. renjun ilede şifreli konuştuğunuzu anlamıştım. sonra sungchan'la kavga ettiğin gün seni ilk çıkışta bekledim. ama sen uzun süre gelmeyince sınıfa girdim. eliniz yüzünüz kan içindeydi ve o it seni öpecekti dayanamadım bir yumruk ben attım. sen bayılınca çok korktum donghyuck. seni kaybetmekten korktum. ve en son bugün olanlar... babam denen itin sana yapmak üzere olduğu şeyler. ah düşünmek istemiyorum.  beni aradığında merak edip açtım aslında açmayacaktım ama içimden bir ses açmamı söylemişti. o konuşmaları duyunca birde o adamın sana dokunma ihtimalini... nasıl eve geldim bilmiyorum. odaya daldığımda bıçaklanacaktın donghyuck seni kaybedeceğim sandım. biliyorum aptallık yaptım senden intikam almamam gerekirdi ama toparlanamadım. eski minhyung olamadım. minhyung ismini yasaklamıştım sadece mark olarak devam ettim. sana neden haechan dediğimi hatırlıyorsun değil mi? sen benim güneşimsin ve bu aptal minhyung seni hala çok seviyor."

mark gözünden akan yaşlara engel olmadı. sadece sessizce ağladı. donghyuck'ta ağlarken konuşmaya başladı.

"mark... yada minhyung... sana öyle davranmamam gerekirdi çünkü bende boş değildim sana ama korktum sana zarar gelmesinden bize zarar gelmesinden. tabi bu bir bahane değil sürekli içim içimi yedi. bir gün karşına çıkıp ayaklarına kapanıp özür dilemek istedim. ama sen yoktun minhyung her gece rüyalarımda benden ne kadar nefret ettiğini söyledin özür dilemek istesem engelledin beni. ama rüya bu fakat beni çok etkiledi. sonra sungchan'la tanıştım. onu sevmiştim evet ama seni sevdiğim gibi sevmedim. hala seni aynı seviyorum mark ben seni hala seviyorum."

mark küçüğün yanına gelip oturdu kollarını ona sardı.

"donghyuck sana hem abilik hem sevgililik yapmak istiyorum benimle birlikte olur musun?"

*****

birleştirmeyi sewerim çabucak final yapmak istemiyorum sizce finali erken yapayım mı¿?

stepbrother :: markhyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin