0.6

706 100 36
                                    

sinirle başını salladı donghyuck. kesinlikle ona boyun eğmeyecek hatta inadına ona yakın davranacaktı. kesinlikle planı buydu. zaten ona seolhyun olayı için sinirliydi, intikam için böyle şeyler yapabilirdi. başını sağa sola salladı ve sınıfına adımladı.

derse yüksek oranla geç kalmıştı ve dersi coğrafyaydı. donghyuck severdi bu dersi, hocasıda onu severdi geç kalma durumunuda sorun etmez diye düşündü. kapıyı çalıp içeri girdi.

"hyuck, niçin geç kaldın evladım."

donghyuck biricik hocasının sorusuyla dürüstçe cevap verdi.

"hocam bir arkadaşım çağırmıştı bu yüzden geç kaldım üzgünüm." dedi mark'a bakarak. mark gözlerini devirmişti. hocası yanına geldi saçlarını dağıttı.

"tamam bir daha geç kalma." donghyuck saygıyla eğilip son bir kere özür dileyerek yerine geçti.

"senden ballısı mezarda." dedi renjun. kafasını salladı donghyuck.
dersi dinledi.

artık okul bitmiş zil çalmıştı. renjun donghyuck'a jenolarla buluşacağını söylemiş ve önden çıkmıştı. donghyuck'ta çantasını toplarken sınıfa giren sungchan'la duraksadı. sonra bozuntuya vermeden çantasını toplamaya devam etti.

"ne o? biricik arkadaşın seni satıp yeni arkadaşlarına mı koştu." dedi sungchan yan bir gülüşle. donghyuck çantasını topladı sonunda ve ayağa kalktı. sungchan onun sınıfta tek kalmasını fırsat bilmiş olmalıydı.

"ne istiyorsun sungchan?" derin nefes verdi yavaşça donghyuck.

"sadece bir şans istiyorum senden donghyuck." donghyuck gözlerini devirdi.

"öyle bir şey olmayacak sungchan, aramızdaki her şeyi bitirdin sen hatırlatırım." donghyuck sinirlenmişti.

"şimdide düzeltmek istiyorum." donghyuck'un dibine girdi. elini esmer çocuğun yanağına koydu. donghyuck onu unutmuştu ve unutması zaman almıştı onu kalbinden silmişti artık o bir yabancıydı.  hızla elini itti karşısındaki bedenin.

"donghyuck güzelim naz yapma sende beni istiyorsun farkındayım."ellerini donghyuck'un beline yerleştirdi sımsıkı tutuyordu. "bırak beni sungchan yoksa çok kötü olur." 

sungchan güldü. "ne yaparsın yine renjun denen piçin altına mı girersin?"  bu bardağı taşıran son nokta olmuştu donghyuck için.

sağlam bir kafa geçirdi sungchan'a.
üzerine çıktı yumruk atmaya devam etti. hızla yumruklarını altındaki bedene geçiriyordu. "istemiyorum seni sungchan anlamıyor musun beni? hem sen kimsinde renjun'e böyle ithamlarda bulunursun orospu çocuğu." yumruklarını sertleştirdi.  sungchan esmer gencin üzerine çıkıp yumruklarına karşılık vermişti.  sonra yerdeki gencin üzerinden kalktı ve onuda ayağa kaldırdı.

"sana zarar vermek istemiyorum donghyuck sen neden böyle yapıyorsun?" elini gencin yüzüne yerleştirdi.  yüzünü yavaşça donghyuck'un yüzüne eğdi. kanlı dudaklarına öpücük konduracakken nerden geldiğini bilmediği yumrukla sendeledi. yumruğu atan kişi yumruklarına yumruk ekledi. donghyuck yarım yamalak görüyordu. ve yere yığıldı.




donghyuck gözlerini odasında açtı. her yeri ağrıyordu. etrafına baktığında annesi yanı başında ağlıyordu.

"a-anne." kendini zorlayarak konuştu donghyuck.

"oğlum iyi misin? ne oldu sana? hangi cani yaptı bunu?" annesi telaşla oğluna sarıldı.

"iyiyim anne. sadece küçük bir kavga. "

"neresi küçük bunun donghyuck neresi, ah benim minik oğlum." donghyuck zorda olsa oturur pozisyona geldi. "anne abartma tamam. beni buraya kim getirdi?" annesi başını sağa sola salladı.
"Mark evladım getirdi seni." donghyuck kafasını salladı. "şey anne izin verir misin dinleneyim." annesi yavaşça ayağa kalktı, oğlunun saçlarını okşadı ve odadan çıktı.  mark okuldan erken çıktı diye hatırlıyordu donghyuck nasıl olurda bir anda ortaya çıktı? ona içten bir teşekkür etmeyi aklının en derinine kazıdı. telefonuna gelen bildirime baktı.

renjun: kank proje ödevi yapacağız jenoyla istersen sende gel.

siz: siz halledin ben daha yediğim
dayağın etkisinden çıkamadım.

r

enjun: siktir et projeyi yanına geliyorum.

siz: öyle bir saçmalık yapma
huang renjun, hem benim dinlenmem
lazım.

renjun: tamam ama yarın yanına
geliyorum itiraz edersen birde ben döverim seni.

siz: tamam bb.

telefonunu tam bırakacakken iki bildirim aynı anda gelince kaşlarını çattı.

*2 yeni mesaj*
mark hyung
seolhyun

ilk seolhyun'a tıkladı donghyuck.

seolhyun: donghyuck proje için buluşmaya ne dersin?

siz: eşlerimizi değiştirelim seolhyun
ben hocayla konuşurum, seninle ödev yapmak istemiyorum.

seolhyun: bana aşık olduğun deli gibi ortada ne kastın olmazsan olma çokta umrumdaydı.

*seolhyun kişisi tarafından engellendiniz*

içinde bir rahatlama hissetti donghyuck. seolhyun'a karşı bir şey hissetmediğini coğrafya dersinde ders dinlerken farketmişti. artık onun pek umurunda değildi.

diğer bildirime tıkladı. yüzünde istemsizce bir gülümseme oluştu.

mark hyung: ölmediysen ses ver

siz: maalesef ölmedim, yaşıyorum

mark hyung: fakir edebiyatı yaptığına
göre yaşıyorsun tamam şimdi sg

siz: dengesiz herif

telefonunu masanın üzerine koydu gözlerini kapattı. ve uyumaya çalıştı. uyku bir türlü gelmek bilmiyordu.

aniden kapı çaldı annesi olduğunu düşünüp uyku numarası yapmaya başladı.

yavaşça kapı açıldı. bir kaç adım sesi duydu donghyuck. ve saçlarında gezinen parmaklarıda beklemiyordu. "korkuttun hepimizi gerizekalı" duyduğu sesle iyice şaşırdı. kalbinin hızla atmaya başladığını farketti. heyecanlanmıştı o dokunuşa. belli etmemeye çalıştı.

"ama senden hala nefret ediyorum biliyor musun ve hep nefret edeceğim." bunları duyunca donghyuck'un canı yandı içinden bir şeyler koptuğunu hissetti. bu sözleri beklemiyordu. o an aklına bir şey koydu mark lee'ye kendini sevdirecekti.

***

ne yazdım ben????????????? bu arada bir günde iki bölüm atmak istedim.

stepbrother :: markhyuckWhere stories live. Discover now