0.5

706 92 36
                                    

Transtan çıkıp kendine geldi donghyuck. onun burada ne işi vardı. kolejde falan okumuyor muydu o? hem bundan ona hiç bahsetmemişlerdi. doğru en son aile üyeleriyle arası limoniydi donghyuck'un. mark'ta zaten donghyuck'la pek bir bağ kurmadığı için donghyuck ondan öğrenmeyi beklemiyordu.

sonra hiçbir şey olmamış gibi renjun'in cam kenarına oturmasını bekledi ve ardından kendi oturdu. renjun arkadaki çocuğa baktı sonra da donghyuck'a baktı. bir şeylerin olduğunu anlamıştı tam ağzını açacakken öğretmenin sınıfa girmesiyle susmuştu. öğretmenin mark'ı umursadığı yoktu ve dersi anlatıyordu. donghyuck arkasındaki bedenin bakışlarını sırtında hissediyordu. ama umursamamaya çalıştı. derse odaklanıp notlar almaya başladı. renjun şaşırmıştı, arkadaşını derste not alırken pek görmezdi. yavaşça ona doğru eğilip fısıldamaya başladı.

"koskoca haşmetlilerin haşmetlisi Lee donghyuck ders notları almaya başlamış, kıyamet mi kopacak tanrım!"

donghyuck renjun'in bu dediklerine gülüp ona karşılık verdi.

"benim sayemde imana geliyorsun injunie" renjun gözlerini devirmiş önüne dönmüştü.

sonrada zil çalmıştı.

yavaşça oturduğu yerde gerindi donghyuck. sınıfına giren bedenle kaşları havaya kalktı. seolhyun sınıfına girmiş onun sırasına doğru geliyordu yada donghyuck öyle zannediyordu.

seolhyun mark'ın sırasına geçip oturdu. ve dudaklarına minik bir öpücük bıraktı. donghyuck'un içinde bir öfke oluştu neydi bu kıskançlık mı?

sinirden elini yumruk yapmıştı. renjun olanları pür dikkat inceleyip ayağa kalktı.

"donghyuck-ah bugün seninle bir işimiz vardı, hadi gel gidelim." dedi renjun sinirlenmiş arkadaşını o alandan uzaklaştırmak için. donghyuck renjun'e baktı.

"ne işimiz var renjun?" tek kaşını kaldırdı donghyuck.

renjun arkadaşının kalın kafalı olduğunu hatırladı ve flörtöz tavrıyla konuştu bu onların arasında gizli bir dildi ve bunu sadece o ikisi anlayabilirdi.

"hyuck-ah nasıl unutabilirsin? bana geldiğin o gün bunun planını yapmıştık bunu unuttuğun için kalbimi kırdın bak şimdi."

donghyuck renjun'i anlamıştı ve anladığına dair işaret vermek için yavaşça ayağa kalktı. arkasındaki ikilinin onları dinlediğini hissetti, sırıttı.

"gidelim Lee Renjun, halletmemiz gereken konular var."

"gidelim Huang Donghyuck."

ikiside gülerek birbirinin koluna girip sınıftan çıktılar ve kendileri için özel bir yer belirlemişlerdi önceden oraya doğru sessizce ilerlediler. etraflarını kontrol ettiler sonuçta yakalanmak istemezlerdi.

"evet bana şimdi ne olduğunu anlat bakalım."

yere oturdu iki beden.

"sınıfa yeni gelen çocuğu daha önce hatırlıyor musun? hani annemin düğününden." dedi donghyuck.

biraz düşündü renjun ve bir anda hatırladı.

"şu çocuk senin kardeşin değil mi?" onaylar anlamda kafa sallandı donghyuck.

"o burda yeni değil mi nasıl bir anda seolhyun'la aşırı samimi ve seolhyun yanlış hatırlamıyorsam onu öptü?"

sinirlendi yine hyuck.

"sakin ol dostum. sana kız yada erkek mi yok, olmadı ben varım." dedi renjun.

"bana göz mü koydunuz acaba efendim?" gülmeye başladı donghyuck.

"evet ve bunda bir sorun görmüyorum, neyse hadi çıkalım burdan zil çalacak." diyerek arkadaşını iteledi renjun.


koridorda ilerlerken renjun tuvalete gideceğini söylemiş ve donghyuck'un yanından ayrılmıştı. telefonundan gelen mesaj sesi ile durmuştu kaşları çatıldı. cebinden çıkarıp telefonu bildirime baktı.

bilinmeyen: donghyuck ben mark
okulun hizmetli odasının önünde buluşalım hemen, şimdi.

bilinmeyen olan kişiyi Mark hyung yaptınız.

siz: ok geliyorum

donghyuck adımlarının yönünü hizmetli odasına çevirdi. o tarafa doğru yürümeye başladı içindeki kızgınlığı artıyordu.

birkaç sınıf kapısı sonrası oraya geldi. mark kapıya yaslanmış onu bekliyordu.
iki adımla yanında bitti genç oğlan.

"evet?" diye sordu soğukluğu karşıya hissettirmek kullandığı sesi ile.

"bana bak donghyuck, aynı evde yaşadığımızı hatta üvey kardeş olduğumuzu hatta ve hatta birbirimizi tanıdığımızı kimseye söylemeyeceksin. aynı şekilde bende öyle yapacağım, anladın mı beni?"

donghyuck kaşlarını çattı ve karşısındaki bedene yaklaştı. yüzlerinin arasında çok az bir mesafe vardı. "peki bunu tüm okula söylersem ne olur?" mark'ın gözleri iki saniyelikte olsa o bal dudaklara kaydı, hemen geri çekti kendini.

"zaten senin yüzünden zorla geldim bu okula birde böyle bir şey yaparsan senin için iyi sonuçlar doğurmaz."

"ben mi dedim sana benim okuluma gel diye ve ayrıca sen benden büyük değil misin nasıl aynı sınıftayız?"

"bunun ne önemi var velet sonuçta senin yüzünden buradayım ve dediklerimi aklından çıkarma" diyerek oradan ayrıldı mark.

***

:") kitap çevirmeye çalışırken yemin ederim trükçem bzouldu kendimi demet akalın gibi hissediyorum. ve eğer yazım hatalarım varsa üzgünüm, üzerine çalıştığım fic yüzünden kesinlikle bu arada Mark sınıfta kalmış arkadaşlar aklınızda soru işareti olmasın

stepbrother :: markhyuckWhere stories live. Discover now