0.7

709 94 12
                                    

"ne demek sungchan'la kavga ettim? o, orospu çocuğu hala seninle mi uğraşıyor?"

"ne bileyim renjun sınıfa gelip beni kışkırtmaya başladı. senin altında yattığım gibi şeyler zırvaladı, seninle kardeş gibi olduğumuzu bizden daha çok bilmesine rağmen yaptı bende kafa attım  sonrada yumruklar."

"seni yalnız bırakan aklıma sıçayım özür dilerim hyuck-ah seni yalnız bırakmamalıydım." dedi renjun burukla.

"önemli değil renjun-ah senin suçun yok, kavgayı başlatan bendim."

kapı tıklandı ve içeri taeyong girdi.
"donghyuck müsait misiniz?"

kocaman gülümsedi donghyuck. "evet hyung gel içeri."

taeyong içeri girdi. "benim küçük kardeşim nasılmış bugün?" donghyuck'un saçlarını dağıttı.

"yah hyung! ha bu arada bu renjun kardeş gibiyizdir." diyerek renjun'i işaret etti.

"memnun oldum renjun ben taeyong. donghyuck senden çok bahsetti."

gözlerini devirdi donghyuck.

"lavaboya gitmek istiyorum." diye ayağa kalktı donghyuck. "yardım edeyim hyuck." renjun koluna girdi.

"gerek yok renjun siz taeyong hyungla biraz kaynaşın iyiyim ben." renjun omuz silkerek yavaşça bıraktı kolunu.

donghyuck'ta yavaş adımlarla odasından çıktı ve lavaboya doğru ilerledi. kendi odasında da vardı ama o ortak olana gitmeyi tercih etmişti mark'la karşılaşma umuduyla.

yürürken yüzüne çarpan rüzgarla yüzünü buruşturdu donghyuck. açık olan pencereyi bulmaya çalıştı, pencereyi kapatmayı düşünüyordu. pencereyi bulduğunda pencerenin önündeki silületi gördü. gidip gitmeme arasında kalsada yavaşça ona yaklaştı. hafifçe sırtına dokundu. mark arkasına döndüğünde donghyuck'u görmeyi beklemiyordu şaşırmıştı biraz.

"senin odanda olman gerekmiyor mu-" sözünü kesen şey donghyuck'un ona sardığı kollarıydı.

"mark hyung teşekkür ederim bana yardımcı olduğun için."

hafifçe gülümsedi mark belli etmek istemezcesine. ellerini küçüğün beline sardı.

"eğer defterimi unuttuğum için okula dönmeseydim sana-"

"hyung lütfen cümlenin devamını getirme. o piçten kurtulmak için her şeyi yaptım ama peşimi bırakmadı. hem kendi aramızdaki ilişkiyi bitirdi hemde şuan arkamdan koşuyor her neyse tekrar tekrar teşekkür ederim." 

mark sinirlenmişti fakat bunu belli etmemeliydi.

"tamam yeter bu kadar sarılma velet şimdi odana git." donghyuck'u hafiften iteledi. "peki hyung tekrar teşekkür ederim." yavaşça arkasına döndü ve odasına ilerlemeye başladı. kalp atışlarının hızına lanet okuyordu.



odasına girdiğinde kimseyi göremeyince biraz rahatladı donghyuck. aynanın karşısına geçti resmen dağılmıştı. esmer tenindeki morluklar yerini gösterirken ne kadar çirkin bir yüzü olduğunu düşündü. belkide bu yüzden aşık olduğu kişiler onu sevmiyordu. kendine son bir defa baktı ve haline güldü. yavaşça yatağına gecoş yaptı ve düşünmeye başladı. kalbinin neden bu kadar hızlı attığını düşündü biraz. sonrada markla olan sarılması aklına geldi. yanaklarının yandığını ve kalbinin pıt pıt atışını hissetti. sanırım donghyuck imkansızı sevmeye yada düzelteyim bir saniye imkansıza aşık olmaya başlamıştı. mark onu sevmiyordu. kardeşi olarak bile görmüyordu orası ayrı konu. donghyuck'un bu aklına geldikçe kahroluyor ve üzülüyordu.

derin düşüncelerle geçirdi son saatlerini ve sonra kendini uykunu  tatlı kollarında buldu.


"haechan yapma lütfen özür dilerim seni sevdiğim için ama bana bunu yapma ben bunu haketmedim"

karşısındaki bedenin çaresizliğine gülüyor ve daha çok eğleniyordu.

"ah minhyung erkeklerden hoşlanacak kadar pislik ve iğrenç misin sen? öyleysen beni tatmin etmeye ne dersin senin için seve seve altta olabilirim."  minhyung karşısındaki kişinin sevdiği kişi olduğuna inanamıyordu, onun bu kadar aşağılık olduğunu bilmiyordu.

"minhyung KENDİ YAKIN arkadaşından hoşlanmak ve onu arzulamak nasıl bir duygu anlatsana" minhyung sinirlenmişti. hayatında bu kadar aşağılandığını hissetmemişti. o gün onun için her şey bitmiş ve haechan'ın yüzüne sıkı bir yumruk geçirmiş, oradan uzaklaşmıştı.

gitmeden önce son sözleriyse "senden nefret ediyorum lee donghyuck." olmuştu.

korkuyla gözünü açtı donghyuck. hayatında bu kadar rezil bir insan olduğunu uykusundayken bile tekrar hatırladı. eski yakın arkadaşına yaptığı şeylerden suçluluk duyuyordu. fakat minhyung'un bilmediği bir şey vardı. donghyuck onu en başından beri seviyordu ki...

o zamanlar korkuyordu donghyuck. minhyung gittikten sonra onu çok aradı evlerine kadar gitti. komşusu onların kanadaya taşındığını ve bir daha gelip gelmeyeceklerini bilmediğini söyledi.

o zaman donghyuck için hayat durmuştu. zor toparlandı gerçekten çok zor toparlandı. erkeklerden hoşlandığını ilk onda anlamıştı ilk aşkı o olmuştu.

bir daha eskisi gibi olamadı. lakin liseye başlayana kadar. orda renjunle tanışmış kader arkadaşı olmuştu. onunla beraber yeni bir sayfa açmaya karar vermiş ve yaptığı ilk şey ise hayatından haechan ismini çıkarmak olmuştu. minhyung ona sürekli haechan derdi. bu isim onu hatırlatıyordu ve donghyuck'ta bir vicdan azabı oluşturuyordu. eğer bir gün, bir gün karşına çıkarsa yere kapanıp özürler dilemeye hazırdı.

uykusunda gördüğü flashbackten sonra sabaha kadar uyuyamamış ve kimle eş olduğunu bilmediği proje ödevini yapmaya başlamıştı en azından kafası dağılır düşüncesi vardı aklında.

....

merhaba biraz yorum yapsanız çok mutlu olurum tabi sizi zorlamakda istemem ama anladınız işte yalnız hissetmek istemiyorum...

stepbrother :: markhyuckΌπου ζουν οι ιστορίες. Ανακάλυψε τώρα