10. Yürek

64.7K 4.6K 852
                                    


" Nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini?" Cemal Süreya

Eğer buraya kadar geldiyseniz ve hikâyeyi sevdiyseniz lütfen yıldızı hikâyeyi okumaya başlamadan şenlendirelim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.



Eğer buraya kadar geldiyseniz ve hikâyeyi sevdiyseniz lütfen yıldızı hikâyeyi okumaya başlamadan şenlendirelim.  Beğenide bulunmak hem emeğe gösterilen saygıdır hem de birkaç saniyenizi bile almaz. ⭐️

Fikirlerinize önem veriyorum. Lütfen yorumlarda buluşalım. 🌺

Bu bölüm, Sevda'nın Adem'den ve içindeki aşktan kaçmasına dair ipuçları barındırıyor. Sevda'yı daha iyi anlayacağınıza eminim. 🥰

İyi okumalar... ❤️

                                    *

Sıska bedenime bol gelen morun en koyu tonlarındaki kolları ve yakası tüylü, dizlerimde biten montumu giymiştim hızla; boğazıma, babaannemin geçen sene ördüğü krem tonlardaki yün atkıyı dolamıştım. Ayağıma, neredeyse dizlerime gelen üst kısmı tüylü, ponponlu botlarımı geçirip dışarıdaki serin havaya kendimi atmıştım.
Hayal kırıklığı ile dudaklarımı büzmüştüm çünkü günlerdir beklediğim kar yoktu hâlâ. Oysa ben her sabah gün ışırken aynı heyecanla fırlıyordum yataktan ve perdeyi açıp gökyüzüne dikiyordum bakışlarımı. Ama görmeyi umduğum manzara beni günlerdir karşılamıyordu. Ama kaburgamın altında tatlı tatlı çırpınan, kalbimde güneş açtıran ümidimi yitirmiyorumdum. Babaannem " Ümitsizlik şeytandandır." derdi sıklıkla. Babaannem her şeyi bilir, biliyordum.

Bahçeye indiğimde Denizlerin apartmana hatta onların ikinci kattaki dairesine dikmiştim gözlerimi hemen. Kalın güneşlikler çekilmediğine göre Nazan teyze henüz kalkmamıştı. Acil hemşiresi olduğu için bazen gecesi gündüzü karışabiliyordu. Muhtemelen Deniz de uyuyordu.

Evden çıkarken saate baktığımda dokuzu biraz geçiyordu. Taylan'ı odasının kapısını tıklatsam da ses gelmediğine göre uyuduğuna hükmetmiştim.

Evin arkasına dolanıp çoktan yaprak dökmüş emektar erik ağacına özlemle bakmıştım. Yazın biraz daha üzerinde vakit geçirmediğim için hayıflanmıştım. Ardından aklıma gelen fikirle etrafı kontrol edip üzerimdeki montun beni hantallaştırmasına aldırmadan hızla erik ağacına tırmanmıştım. Annem görürse canıma okurdu ama kimin umrunda? Her zaman yemiş verdiğinde mi uğramak lazım? İnsan arkadaşını hiçbir mevsim ihmal etmemeli değil midir?

Çıplak dallar botlarımın kalın tabanı altında gıcırdadıkça ben daha üst dallara tırmanmıştım. Kasım ayının sonları olmasına rağmen hava hâlâ tam manasıyla soğumamış ama pusunu dökmeye başlamış artık inceden. Çoğu sabaha yağmurla uyanıyoruz ama ben kar beklemeye devam ediyordum. Oysa en az bir ayı var, biliyorum. Abim tez canlı olmamla dalga geçmişti. Elimde olsa mevsimleri de topaç gibi çevirirmişim. Düşünmüştüm. Olsa çevirirdim kesin.

YABAN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin