• Focus

137 47 19
                                    

Medya: Amelia & Remus
~Müzik ile okumanızı tavsiye ederim.~

    Kitap hakkında bir edit yaptım, izlemeniz ve yorumlarınız benim için çok önemli. O yüzden lütfen bir göz atın.

        (İşsizliğimi geliştiriyorum.)

İyi okumalar...

—————🦋

   Amelia, elini cam küreden çektiği anda sarsılmıştı. Ayaklarında kalmamış olan güç, onu taşıyamamıştı. Başının döndüğünü hissediyor ve kendine hakim olamıyordu. Geriye düşen bedeni ise, bir çift kol tarafından kavranmıştı hızla.
"Şşş, geçti prensesim. Tuttum seni."
Sevdiği kadını kolları arasında tutarken, saçlarını yüzünden çekerek konuşmuştu Remus. Kaşlarını çatan Amelia'nın görüşü henüz bulanıklığını yitirmemişti. Bünyesi bir uçurumdan süzülüyor gibi hissederken sevdiği adamın kollarını hafifçe gevşetmesi üzerine tekrar düşecek gibi oldu, Remus hızla tutuşunu sıkılaştırarak geriye süzülen bedenini kendine yapıştırdı.

"Hey, bana bak güzelim. Geçti."
Birkaç kez gözlerini kırpan Amelia, odağını kazanmış ve karşısındaki güzel elalara gülümsemişti. Derin bir nefes vererek dudaklarını araladı.
"Merhaba."
Küçük alayıyla karışık süzülen kelimesine gülen Remus, aynı şekilde karşılık vererek sevdiği kadının mükemmel gülüşünü yüzüne yaymasını izlemişti, hayranlıkla.
"Merhaba."

Amelia, gördüğü şeyleri hatırlayarak bakışlarını Vidar'a çevirdi. Kadını izleyen cam mavilerinin içinde barındırdığı duygular fazla karmaşıktı.
Kadının ona gülümsemesiyle, Vidar'ın cam mavileri kızın dudaklarına kaydı ve istemsizce kendi de gülümsedi.

"Hey, alalım mı artık kehanetini Minik Kuzgun?"
Amelia, bakışlarını James'e çevirdi ve onu başıyla onayladı. Uzanarak küreyi yavaşça tekrar parmakları arasına aldı. Soğuk yüzeyini hisseden teni, hafifçe ürpermişti. İçindeki dumanın hareketini görüyordu yeşilleri. Eline aldığı küreden bakışlarını çekti ve tekrar Vidar'a çevirdi. İkinci planları kurmaya başlayan, kurnaz düşüncelerini karşısındaki cam mavilerin sahibi çoktan anlamıştı bile, eşini tanıyordu. Kırmızı kadının beyninin, kendi kardeşi, fesatlıklar tanrısından tek farkı, tanrıçasının daha korkulur olmasıydı. Lilith, Eve'i kandıran kadındı, yılan formuna girip onu oynatan kadın iken, kendisine sadece ay tanrıçası olmuştu hep.

Vidar, Potter'ların evini gözü önüne aldığında bulundukları ortam tamamen değişmiş ve kısa süre önce ayrıldıkları yere gelmişlerdi. Etrafı kaplayan krem duvarlar ve yayılan sarı ışık, Potter adını haykırıyordu resmen.
"Amelia!"
Ophelia, ablasını görmenin verdiği mutluluk ve heyecan ile hızla koşmuş ve sarılmıştı ona.
"Oph, boğulmak istemiyorum."

    Ophelia, gülerek ayrıldığında mavileri herkesin üzerinde gezindi. İyi görünüyorlardı, bir sorun yoktu. Sonunda cam küreyi hedef alan mavileri sorguyla baktı ablasına.
     "Kehaneti nasıl dinleyeceğiz?"
Bu sorunun cevabını bilmiyordu kimse, okul başlamadan öğrenebilecek gibi de durmuyorlardı. Hogwarts'ı özlediğini farketti Amelia, eğlenceli ve şaka dolu geçen günlerini...

     Kimseye kendi kehanetine dokunduğunda gördüğünü söylemedi, ya da Harry hakkında bir kehanetin varlığını, onu almak istediğini... şimdilik kendinde tutmak istediği bilgisini en derin kuyularına sakladı beyninin.
     Yorgun bedenler koltuğa yayıldığında Peter da mutfaktan salona girişini yapmıştı.
     "Hoş geldiniz! Ee, neymiş kehanet?"
Amelia, alttan bakışları ile Vidar'ın cam mavilerine baktı. Genç adam ise onu izleyen gözleri hissetmiş ve yeşillere dönmüştü. Bir şeyler konuşmaları gerektiğini biliyordu ikisi de, fakat önceki gibi yalnız kalmıyorlardı sürekli.

|| • Deep Ocean • ||Where stories live. Discover now